Tabana Kuvvet


Ekşioğlu, İstanbul, 13-14 Nisan 2019

Geziye Katılanlar: Aydın Menderes, Nermin Akın, Özgün Sarısoy, Erdal Yalçın, Arda Eyyuboğlu, Gülşah Yağcıoğlu, Recep Can Altınbağ, Göksu Kayacılar

Haftasonu veritabanında bulunan ama harita, gps veya fotoğrafı eksik olan mağaralar için veri toplamak için bir gezi yapalım diye konuşuyorduk. Tam olarak nereye gideceğimiz konusunda pek emin değildik. Şile’de bulunan mağaralara; hem konum itibariyle yakın olması, hem de mağaralar hakkında kapsamlı bilgilerin bulunmaması nedeni ile BUMAD ve BÜMAK ile yola koyulduk. Yaman’ın tabiriyle ‘Tabana kuvvet’.

Çadır ve tulum almak için evden okula cumartesi günü yola koyuldum. Bu sırada cep telefonumda paket olmadığı için grupta neler olduğunu kaçırdım ve okulda da internetin o günü kapalı olması ile nasıl buluşacağız ve ne yapacağım diye bir yandan da düşünüyordum. Erdal Abi, Özgün, Nermin ve Göksu ile metrobüs çıkışında buluşalım diye önceki gün konuşmuştuk. Metrobüsten çıktığımda Nermin ile tesadüfen karşılaştım ve paketimin olmaması herhangi bir sıkıntı yaratmadı.

Daha sonra Göksu ile buluştuk ve Gayrettepe’de D-100 kenarındaki otobüs durağını aramak ile inanılmaz bir zaman harcadık. Bu esnada Erdal Abi ile Özgün buluşmuş ve bizi bekliyordu. Ufak bir gecikmenin ardından Erdal Abi’nin arabasıyla yolculuğa devam ettik. Tuzla’dan Aydın’ı alıp alışveriş yaptık. Şile yolunda bir çay molası verdikten sonra etrafı siteler ile çevrilmiş, mağaranın bulunduğu konuma geldik. Ekşioğlu mağarasını bulabileceğimizden emin değildik. Biz kamp için yer ararken Arda ve Gülşah da ayrı bir arabayla bize doğru yaklaşmaktaydı. Bölgede kaçak kazı ve definecilerin aşırı derecede etkinlik gösterdiği, kampa jandarmanın uğraması ve daha önce yaşadıkları olayları anlatmasıyla anlaşıldı. Tabi mağaraya girince çok daha kötü bir manzara ile karşılaşacaktık.

Kamp için çöplerden biraz uzak bir bölgede dar ve biraz taşlı bir çimenlik alan bulduk. Arda ve Gülşah da bu sırada geldiler ve yemek yapıp yarın neler yapacağımızı konuştuk. Jandarma ve bölgedekilerden aldığımız ihbarlar da plana dahil oldu ve iki ekibe ayrılarak yarın sabah hem mağaraya girip yeniden ölçmeyi ve soru işaretlerine bakmayı hem de ihbarları değerlendirmeyi uygun bulduk. Bu sırada kampta Arda ve Gülşah’ın getirdiği Pringles paketi gözüme çarptı ve ufak bir şaşkınlık yaşadım. Aklıma Kerim ile kamplara getirdiğimiz Pringleslar geldi. Arda, Göksu ve Gülşah ile ertesi sabah mağaraya doğru yöneldik. Bu esnada Özgün, Aydın ve Nermin ise ihbarların peşine düştü. Mağara yaklaşık 10 metrelik dikey bir baca ile başlamaktaydı. İlk başta ip gerekir mi diye tereddüte düşsek de inebilmeyi başardık. Bacanın altından itibaren mağarada büyük tahribat ve defineci kalıntıları mağaraya büyük zarar veriyordu. Her adımda her tarafta bir çöp ile karşılaşıyorduk ve bu durum inanılmaz moral bozucuydu. Mağara yatay bir şekle bürünmüştü, su ve çamur içinden sürünerek ilerliyorduk. Çamur içinde yüzüyorduk da diyebilirim. İlerledikçe daha da daralıyordu. Yaklaşık 70 metre sonra bir sifon ile sonlandı ve ölçüme başladık. Çamur yüzünden lazermetrenin merceği kapandı, defter ve kalem çamur yüzünden yazılamaz duruma gelmişti ve ölçüme devam edemedik. Mağaradan çıkışa geçtik.

Ancak baca bizim mağaradan çıkmamızı biraz zorladı. Çamur ile de birleşince sürekli ayağım kayıyor ve duramıyordum. Bir şekilde çıkmayı başardık. Kampa döndüğümüzde ihbardan dönmüşlerdi ve hava da bozmaya başlamıştı. İhbarda gidilen iki mağara ufak ve in şeklindeymiş. Onlar da definecilerden nasibini almış. Ortalığı toplayıp Şile’ye indik. Sahilde balık ekmek yiyip çay, kahve içtikten sonra Sünger Bob kalesine uzaktan bir bakış atıp geziden dönüşe başladık. Ulaşım, yemek alışverişi ve kamp konusunda yardım eden ve bu gezinin gerçekleşmesini sağlayan herkese teşekkürler. Daha başka geziler ve mağaralarda görüşmek üzere.

Recep Can Altınbağ