Felekten Bir Gece

Garipçe, İstanbul, 10 Mart 2019

Geziye Katılanlar: Aleyna Cingöz, Ezgi Özgen, Bülent Efe Temür, Anıl Alyanak, Recep Can Altınbağ, İrem Kapucuoğlu

Kulüp odasında oturmuş birçok insan vardı. Kimi ipte çalışıyor, kimi boş yapıyor, kimi de video izliyordu. İnsan sayısı azalmaya başlamıştı ve videoların konusu yavaş yavaş mağara bulmaya doğru kayıyordu. Keşfedilmemiş’i bilen bilir Sarıyer yakınlarında Garipçe’de bulunan bir mağaradan bahsediyorlardı. İrem’e şaka yapmaya çalışan Anıl ve Recep hadi kalkın gitsek mi diyordu. Eve gitmeye üşenen ben de şakaya biraz gerçekçilik katmak adına malzeme odasına girip gideceksek çanta hazırlamamız gerektiğini söyleyerek malzeme çıkarmaya başladım. Şakayı inandırıcı kılalım derken malzemeleri çantalamış, jandarmayı aramış, gerekli kıyafetleri çantalarımıza tıkmış hatta pil çöpündeki pilleri ölçerek ayıklamıştık bile. Şakanın dozunu birazcık kaçırmıştık açıkçası ve gerçek olmuştu, hazırdık ve gidiyorduk. Güvenliğin kovmasıyla kulüp odasından çıkmıştık.

Öncelikle metro ile Hacıosman’a oradan 151 nolu otobüs ile Garipçe’ye varmıştık. Bu uzun süreli iki vesaitten oluşan yolculuğumuzun son noktasına ulaştığımızda köy halkını rahatsız etmemek biraz da orada olduğumuzu çaktırmamak adına sessizce yürümeye başladık. Haritadan bakarak ilerledik, ilerledik ve ormanın ortasında videoda gördüğümüz bölgeleri görmeye çalıştık. Sürekli gördüğümüzü sanıp bir yerlere bakıyorduk ve elimiz boş kalıyordu. Boğaz manzaralı mağara arama serüvenimizi başarısızlıkla sonlandırırken kamp atma düşünceleri içerisinde acaba dönebilir miyiz derken otobüs durağına bir dakika mesafede olduğumuzu görüp mutluluktan elimizdeki tüm abur cuburu gömdük. Ormanın ortasında, hiçliğin dibinde, gibiydik ama bir o kadar da her şeye yakınmışız. Bir dakikalık mesafeyi malzemelerimiz ve kamp çantalarımızla hızlıca katettikten sonra durağa varamadan otobüsü yolda çevirdik. İrem’in “Biz buna binmek istiyoruz.” tarzındaki tuhaf ve her tarafa çekilebilecek teklifi üzerine şoför bizi yolun ortasından aldı. Daha sonra okula vardık. Malzemeleri kulübe dizdikten sonra kulübün önüne çadır atıp geceyi orada geçirdik. Ki bunun en büyük avantajı derse giderken saatler öncesinden kalkmak zorunda olmamamdı.

Bülent Efe Temür