Mayıslar’a Mayıs’ta Gidilir Mi ?

Mayıslar Mağarası, Eskişehir, 27–29 Mayıs 2022

Geziye Katılanlar: Bülent Efe Temür, Anıl Alyanak, M.Enes Avukat,  İpek Cerrahoğlu, Tarık Doğan, Talha Acar, Oğuzhan Altıntaş, Buse Bomin, Ceyda Akın, Fatih Akbal, Ömer Lütfü Karakelle, İrem Canbazoğlu, Kübra Duymuş, Eren Aytaç, İlayda Apaydın, Mert Erişen, Oğuz Ege Saraoğlu, Arda Yapıcı.

Önceki her gezi gibi bu gezinin de hikayesi elbette kulüp odasında başladı. Akşam 9’da kalkması planlanlanan servisimiz için kulübe 6 civarında vardığımda malzeme çantalama işlemleri bitmişti bile. Bu yılki diğer tüm gezilere kıyasla bu sefer küçük bir ekip ile gidecektik. Güneşli bir gündü ve camın önündeki kırık bankta hararetli bir şift planlaması yapılıyordu. Yancı olduğumuzu öğrendikten sonra içeride Tarık’la bir yandan camdan planlamayı dinliyor bir yandan da gezi maaliyetinin fazlalığından bahsediyorduk (Benzin fiyatları İTÜ mağaracılarını fena vurmuştu).

Gidiş saatimiz yaklaştıkça malzemelerin hepsini Efe’nin sonsuz kapasiteli aracına yüklemeyi başardık, zira servisin bizi kampa uzak bir noktada indirme riski söz konusuydu. Bizler de küçük servisimize sığarak yola koyulduk.

Serviste şift planları açıklanmaya başlandı, Döşeme + 4 şift + Toplama yapılacaktı, benim de gireceğim toplama şiftinin ise büyük ihtimalle pazara sarkacağı konuşuluyordu. Bu durum benim kamptan erken ayrılma planlarımı bozuyor ama yapacak başka da bir şey yoktu. Zaten toplama şiftinin akıbeti sonraları daha çook konuşulacaktı.

Önceki gezi raporları gösteriyor ki her şift mağarada beşer saat kalmış. 3 inişli dikey bir mağarada şiftlerin bu kadar uzun sürmesi mağaraya dair merakımı daha da arttırmıştı.

Serviste yanımda oturan Arda ile konuştuğumda, mağaradan örnek toplama planlarından bahsetti, birlikte araştırma yürüttüğü ekip arkadaşları fosil bir mağara olduğu için buna değer olmayacağını söyleseler de o bu konuda kararlıydı.

Servis gece kamp alanının dibine kadar çıkmayı başardı, bugüne kadar gördüğüm en sorunsuz ulaşımdı. Hızlı bir şekilde malzeme çadırı kuruldu, Efe ile Anıl döşemeye girmek üzere hazırlanırken bir yandan da gidiş yoluna reflektörleri yerleştirmek için GPS’e mağaranın konumu giriliyordu.

Sabah ”Anıl mağarada bekliyor, 1. şift hazırlanıp hemen çıksın”  sesleriyle uyanıyorum.

Hava fazlasıyla sıcak, metal tabağım tutulamayacak kadar ısınıyor. Biraz olsun gölgelik yaratması umuduyla küçük tentemizi geriyoruz fakat nafile.

Kamp alanında terliğime ve tabureme ihtiyacım var, ancak elbette ki en çok ihtiyaç duyulacaklar kamplara getirilmezler. Tarık, Anıl ve benim ihtiyaç duyduğumuz bir diğer kritik şey de kahve. Piknik tüpümüz bitmiş, kahvemiz ise elimizdeki ekipman için fazla ince çekilmişti ancak beni hiç üzmeyen demliğim tüm bunlara rağmen o kahveyi bir şekilde demlemeyi başardı. O gerçek bir yoldaş.

Saat 11.00

1. şift hala mağarada, güneş tepemizde, sıcak yüzümüzü yakıyor, ve kamp çok ama çok sessiz, tüm bunlar kesinlikle iyi birer kombinasyon oluşturmuyor. Neyse ki yer yer internet çekiyor ve ben kamptan erken dönmeme gerek kalmadığını öğrenip biraz olsun rahatlıyorum.

Saat 12.19

Anıl uzaklardan sarı tulumuyla aniden belirerek sessizliğimizi bozuyor, ilk şift çıkmış bile. Sıra benim şiftimde.

Güneşin altında yün içliklerle yokuş yukarı mağaraya yürümek hiç keyifli değil, 20 dakikada mağara ağzına varıyoruz, mağaranın soğuk esintisi hepimize çok iyi geliyor. Dağın tepesinde yabani otların sardığı bu yamaçta bu deliği kim görmüş de bu mağarayı bulmuş merak ediyorum.

Mağaranın yatay girişindeki delikten içeri aşağı doğru inmeye başlıyoruz, gittikçe içerisi daha da genişliyor, ilk inişe gelene kadar gün ışığını tam olarak kaybetmiyoruz. Görece kısa olmasına rağmen bu iniş için gerçekten de etkileyici denebilir, ipte ilerledikçe mağaranın iç hacmi daha da anlaşılır hale geliyor. Dağ sanki bir noktada aniden yarılmış ve biz onun içine doğru ilerliyormuşuz gibi. İnişten biraz sonra ileride yine ortadan yarılmış hissiyatı veren bir yan kol ve altında da göl olduğunu görüyoruz, attığımız taşın sesinden anlaşılıyor ki öyle pek sığ da değil, ama ne yazık ki o tarafa geçmeden yolumuza bundan sonra pek de sıradışı bir şey görmemek üzere devam ediyoruz.

Mağaradan ilk Efe çıkıyor, hızla kestirme ama daha dik bir rotadan kampa doğru gidiyor, ben de şift ile birlikte telsizi alarak yola koyuluyorum.

Kampa vardığımızda bu mağaranın bu zamanda gelmeye değer olup olmadığı ile ilgili şüphelerim devam ediyor, zira hava hala daha bunaltıcı bir sıcaklıkta ve açıkçası ben çok ama çok mutsuzum.

Birtakım uğraşlar sonucunda Efe’yi arabayla şifalı su denen çeşmeye gitmeye ikna etmeyi başarıyoruz. Çeşmeye giden yol dağın yamacındaki virajlardan geçiyor, güneş batmaya yakın tüm kızıllığıyla manzarayı daha da güzelleştiriyor. Doğanın her zamanki güzelliği mutsuzluğumu biraz olsun dağıtmaya yetiyor. Çeşmeden akan buz gibi su bana Kemaliye’yi hatırlatıyor. Su dolumu ve kısa bir temizlik seansından sonra teker dönüyor. Vücudum artık serin ve rüzgarı hissederken bir yandan da arabada Sweet Home Alabama çalıyor. Gökyüzü hala kızıl, galiba mutluyum.

Kampa vardığımzda 3. şift hala mağaradaydı, daha 4.şift ve sonrasında da toplama ekibi mağaraya girecekti. Ekipteki hiç kimse toplamanın pazara sarkmasını, kavurucu güneş altında tekrardan mağara gidip gelmeyi istemiyordu.

Hepimiz gece girip kurtarma saatini sabaha karşı vermeye tam anlaşmıştık ki, Menes ve Efe son şift ile toplamayı aynı anda sokma fikri ile yoğun bir heyecana kapıldılar, ama çözmeleri gereken çok önemli bir problem vardı.

Problem 1: 5 kişilik bir eğitim şifti ile 4 kişilik bir toplama şiftini (1 kişi her iki şiftte de yer almak üzere) elimizde bulunan toplam 7 set ile aynı anda mağaraya nasıl sokabiliriz?  

İlk başta karmaşık gözüken bu problem, sorun çözmeyi hobi haline getirmiş bir ekip için önemsizdi. Hararetli fikir alışverişlerinin sonunda mükemmel bir planlama ile çözümü bulmuşlardı ki tüm bu planlamanın çöp olmasına sebebiyet veren ufak ama çok önemli bir detayı unuttuklarını fark ettiler.

Problem 2:  8 farklı mağaracı 7 kask ile aynı anda mağaraya nasıl girebilir?

Bu sorunun cevabını bulmak ise saniyeler bile almadı, cevap asla ama asla girememeleriydi.

Tam da bu noktada aslında temel problemimizin soruyu yanlış sormamızdan kaynaklandığını fark ettik. Bizi çözüme kavuşturacak doğru soru aslında şuydu:

Problem 3: Toplama yapma arzusuyla yanıp tutuşan 4 mağaracı mağarada ve mağara ağzında uzun bekleyişlere ne kadar hazırlıklıydı?

Saat 22.30, toplama ekibi olarak son eğitim şifti ile birlikte mağaraya girmek üzere kamptan ayrılıyoruz. Güneşin yakıcılığı yok artık. Karanlığın ortasında tek sıra yürüyen kafa lambalı mağaracıların görüntüsü benim için fazlasıyla ilgi çekici. Gece şiftleri bana hep daha keyifli gelmiştir. Sanki zaman genişliyor ve acele etmeye hiç lüzum yokmuş gibi. Mağaranın içi de dışı da, sanki her yer daha sessiz, daha huzurluymuş gibi.

Mağara ağzına geldiğimizde Tarık’ı kahvesi, müziği ve alüminyum battaniyesi ile baş başa bırakarak mağaraya girmeye başlıyoruz. Onu bir sonraki görüşüm 2 buçuk saat sonra olacaktı.

Mağaranın döşenen son yerine kadar iniyorum, daha önceleri de toplama yapmış olmama rağmen bu sefer ilk defa bir takıl-geç topluyorum. 2. İnişten yukarı doğru çıkarken Tarık’ın hoparlöründen gelen müziği ve onun eşliğini duyuyorum. Menes ile birlikte beni ve Fatih’i bekliyorlar. Saatlerdir defalarca tekrarlanan playlist’ten sıkılmasına rağmen bir de biz dinleyelim diye müziği tekrardan açıyor. 1. İnişin başına cumarlıyorum. Neredeyse mağaranın giriş ağzındayız, ancak gecenin zifiri karanlığı ve soğuğundan dolayı hiçbirimiz mağaranın çıkışında gibi hissetmiyoruz. Hepimiz çok yorgunuz. Tarık önümüzde toplamayı bitirmekle uğraşıyor, bizler de lambalarımızı kapatmış karanlığa ve tek ışık kaynağı olan Tarık’a bakıyoruz. Bir süre sonra etrafımdan faili meçhul birtakım horlama sesleri geliyor.

Saat 05.00, mağaradan çıkıyoruz, yol boyunca yerleştirilmiş reflektörleri de toplayarak kamp alanına doğru gidiyoruz. Kampa vardıktan kısa bir süre sonra gökyüzü herkesin fazlasıyla aşina olduğuna inandığım  “sıçtın mavisine” bürünüyor. Tüm yorgunluğumuza rağmen hepimize sıcak bir çay, gün doğumu ve dost muhabbeti daha cazip gelmiş olacak ki kimse yatmaya gitmiyor.

Gün içinde kendime defalarca sorduğum soru zihnimde tekrardan beliriyor, Mayıslar’a Mayıs’ta gelmeye değer mi?

Hangi tarihte burası daha güzeldir ya da bu zamanda başka yere gidilir miydi soruları benim için hala daha birer muamma ama galiba günün sonunda mağaraya girmiş olmak bir şekilde hep değiyor.

Ekipler:

28 Mart 2022

  • Döşeme Ekibi: Bülent Efe Temür, Anıl Alyanak (5.10-8.00) Kutarma Saati: 12.00
  • 1. Ekip: Anıl Alyanak, M. Enes Avukat, Oğuzhan Altıntaş, Kübra Duymuş, Buse Bomin (9.50-12.30) Kurtarma Saati: 17.00
  • 2. Ekip: Bülent Efe Temür, İpek Cerrahoğlu, Ömer L. Karakelle, Arda Yapıcı, İlayda Apaydın (14.00- 17.00) Kurtarma Saati: 19.00
  • 3. Ekip: Anıl Alyanak, Tarık Doğan, Mert Erişen, İrem Canbazoğlu, Talha Acar (17.30- 21.30) Kurtarma Saati: 23.30
  • 4. Ekip: Bülent Efe Temür, M. Enes Avukat, Oğuz Ege Saraoğlu, Ceyda Akın, Eren Aytaç (22.30- 01.55) Kurtarma Saati: 07.00
  • Toplama Ekibi: M. Enes Avukat, İpek Cerrahoğlu, Tarık Doğan, Fatih Akbal (22.30-5.00) Kurtarma Saati: 07.00

Gezi Yazısını Yazan: İpek Cerrahoğlu

Düzenleyen: Beliz Aydın