Aksu’ya Çıkmayan Yol Ayrımı, İlk Sol…

Aksu Mağarası, Düzce, 26-28 Kasım 2021

Geziye Katılanlar:

Ahmet Yiğit Tabak, Ali Koçak, Anıl Alyanak, Anne Gerhardus, Arda Yapıcı, Atakan Ardal, Aybüke Zeynep Cengiz, Beliz Aydın, Beytur Cendey, Bilal Karadağ, Burak Can Çelikci, Bülent Efe Temür, Diego Fernandez Rueda, Dilge Dağ, Elvan Gökgür, Emma Teske, Enes Mutta, Eren Eraşcı, Eren Kenan, Eylül Horoz, Fatih Mehmet Akbal, Ferahim Cabalar, Gamze Özbay, Görkem Başaran, Hasan Kahraman, Kardelen G. Nurdoğan, Mehmet Mir Said Elçi, Melih Ede, Muhammed Ali Mecdiyeli, M. Enes Avukat, Murathan Dernekli, Mustafa Yücel, Nehir Güner, Niyazi Karacalar, Özge Naz Güler, Tuğçe Nur İlbaş, Tuğba Demir, Uğur Özkan, Yağmur Aleyna Alptekin.

SRT eğitimleri başladıktan sonra gideceğimiz ilk mağara Düzce’deki Aksu Mağarası olacaktı. Gezideki birçok kişi ve benim için daha kulüp içerisindeki bir veya ikinci mağara gezisi olacak bu mağaranın nispeten zor bir mağara olmadığı ama birtakım gelecekte bizim için önem arz edecek hareketleri de burada belki biraz da zorlanarak deneyimleyeceğimiz söylenmişti. Tüm bu düşüncelerle geziye gideceğimiz akşam yine kulüp odasının önünde toplandık, gezi için ayarlanmış olan otobüs gözleri yaşartacak bir şekilde kalkış saatinden elli dakika kadar önce kalkış noktasına gelmişti bile. Herkes otobüsün içindeki yerini alınca son kontroller yapıldı ve Düzce’ye doğru olan yolculuğumuz başladı. Yolculuk süresince herhangi bir aksaklık yaşamadan kamp alanımıza kara yolu ile ulaşabileceğimiz en yakın mesafede otobüsten inip gecenin ürpertici dinginliğinde kamp alanı istikametinde bizi bir hayli zorlayacak yürüyüşümüze başlamıştık.

Bir önceki gün yağan yağmurun da etkisiyle kimi zaman tamamıyla balçığa benzer bir yapıya sahip olan patikavari yolumuz ‘’Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.’’ (Unutkanlık insanlık hâlidir). sözüne atıf yaparmışçasına daha ilk seferde ekibimizin büyük bir çoğunluğunu yanlış yön olan ilk sola sokmuş ve onları zaten binbir zorlukla indikleri berbat durumdaki traktör yolunu çıkmak zorunda bırakmıştı. Uğur’un özel isteği üzerine bir daha üstüne basarak ekliyorum ki, Aksu’ya giderken aşağıya doğru kıvrılan sola dönüş yanlış istikamettir. Bir hayli badire atlattıktan sonra kamp alanına saat gece iki sularında vardık. Hava inanılmayacak derecede ılıktı, rüzgâr ise bir meltemin narinliğinde yüzümüzü okşamaktaydı, biz ise bu beklenmeyen hoş ötesi hoş atmosfere ek olarak hemen karşı tepedeki taş fabrikasının bitmek bilmeyen sesi eşliğinde ertesi gün yeni bir mağaraya girme heyecanıyla uyku tulumlarımıza girip bir sonraki güne gözlerimizi açmak üzere uykuya daldık.

Yapmakta olduğumuz kampımızın asli sebebi olan Aksu Mağarası, ilk eğitim gezimizde ziyarette bulunduğumuz Dupnisa Mağarasına kıyasla atraksiyonu daha bol, gerektirdiği hareket ve buna bağlı olarak gösterilmesi gereken esneklik skalası daha geniş, içindeki akarsu birikintileriyle içerisindeki mağaracıya boy verdirme ihtimali daha yüksek bir mağara olmasıyla beraber barındırdığı oluşumlarla da hiç mi hiç altta kalmayan hatta bazı yönleriyle de rahatlıkla üste çıkan bir cazibe merkezi.

Kamp alanındaki ilk sabah yine ilk iş olarak kahvaltı ekibine kalkan gönüllerin efendileri tarafından kamp ateşi yakılmış ve öncelik mağaraya gidecek şiftler olmak üzere yemek yapılmaya başlanmıştı. Bütün bir gün yine bu fasit daire içerisinde kimi zaman daha yüksek kimi zaman ise biraz daha fazladan yapılmış veyahut bir önceki şiftten artan yemekler sayesinde suni bir rehavet içeren yavaş bir tempoda geçecekti.

Günün ilk saatlerinin koşturmacası geçtikten sonra kimi insanlar yanımızdaki akarsuyu takip ederek, kimileri etrafımızdaki ormanın derinliklerini gezerek, kimileri de yoga yaparak gününü değerlendirmeye başladı.

Saatler ilerlemeye devam ettikçe ateşin konumu ile ilgili endişeler bir hayli artmış ve taşınmasına karar verilmişti, hemen geldiğimiz yol üzerine birkaç cengâverin kuracağı tente vasıtasıyla akşam saatlerinde yağacağı bilgisine vâkıf olduğumuz yağmurdan hem ateşimizi hem de kendimizi koruyacaktık. Yağmurun şiddeti ne kadar beklersek bekleyelim korktuğumuz boyutlara ulaşmamış olsa da hem bizim hem de daha ekibinden yeni dönecek olan arkadaşlarımız için artık gecenin soğuğu üstümüze çökmeye başladığında altında oturacağımız bir tentemiz, etrafına dizilebileceğimiz bir ateşimiz vardı. Gece yine az da olsa sucuk yiyebilmiş, farklı tatlarda patlamış mısırlar yapabilmiştik. Saat artık on ikiyi geçtikten sonra insanlar yavaş yavaş ateşin başından ayrılıp çadırlarına gitmeye başladılar, kalanlar ise birbirlerine birtakım korku hikâyeleri anlatıp, aralarında oyunlar oynamaya devam ettiler. Zaman umarsızca geçip sabaha karşı beşi gösterdiğinde ise artık kamp ateşimiz sahipsiz kalmış, bütün kamp sakinleri çadırlarında uykuya dalmışlardı.

Kamp alanındaki ikinci ve son sabahımızın kahvaltı ekibi art arda isabet eden yanlış anlaşılmalar sonucunda oluşturulamamış, ne yazık ki günün ilk ekibi mağaraya düşünülenden iki saat kadar geç girebilmişti. Bu bedbaht duruma müteakip tabiiyetle son ekibin de giriş saati kaymıştı ama moral bozmak kesinlikle söz konusu dahi edilemezdi.

Mağaraya ilk şiftten bir saat kadar sonra giren ikinci şift toplama görevinin de şift içerisindeki yetkin kişilere verilmiş olmasından mütevellit mağara içerisindeki gerekli prosedürleri fevkalade bir şekilde ifa ettikten sonra kamp alanına döndüğünde hayati kamp çadırları toplanmış, bireysel hazırlıklar da çoktan başlamıştı. Gecenin karanlığında bize ıstırap çektiren traktör yolumuzun insaflı bir anına denk gelmiş olmamız gerek ki dönüş yolu daha çok tırmanma gerektirmesine rağmen daha rahat bir şekilde aşılmış ve bir miktar gecikmiş olmamızın da vermiş olduğu aciliyet hissiyatıyla çok hızlı ve seri şekilde otobüse yerleşilmişti.

Saat altıda gezi fotoğrafımızı çekilmiş bir vaziyette artık tüm ekip olarak yola çıkmaya hazır idik. Dönüşümüz esnasında bir dinlenme tesisinde mola verdikten sonra kampüsümüze kimseyi metroya veyahut Marmaray’a yetişemeyerek mağdur olacağı bir durumda bırakmadan varmıştık. Önem arz eden kulüp ekipmanlarını da kulüp odasına hafta içinde ortaklaşa bir şekilde yıkanması için indirdikten sonra bir eğitim gezisi daha bu vesileyle bitmiş olacaktı.

Ekipler:

27 Kasım 2021 Cumartesi

  • Döşeme Ekibi: Efe, Enes, M. Enes (06.20-08.30) Kurtarma saati: 11.00
  • Eren, Eylül, Ali Koçak, Melih, Tuğba (08.20-11.45) Kurtarma saati: 13.30
  • Efe, Enes, Aybüke, Ferahim, Fatih (09.15-12.35) Kurtarma saati: 14.30
  • Beliz, Niyazi, Emma, Diego, Ahmet Yiğit (12.15-16.00) Kurtarma saati: 17.30
  • Uğur, Kardelen, Hasan, Nehir, Bilal (13.15-17.30) Kurtarma saati: 18.30 (19.00’a uzatıldı.)
  • Anıl, M. Enes, Muhammed Ali, Yağmur, Anne (16.20-19.35) Kurtarma saati: 21.30
  • Efe, Tuğçe, Beytur, Said, Görkem (18.15-21.15) Kurtarma saati: 23.30
  • Beliz, Eylül, Arda, Mustafa, Atakan (20.15-23.30) Kurtarma saati: 01.30

28 Kasım 2021 Pazar

  • Eren, Enes, Burak, Murathan, Gamze, Dilge (10.00-14.00,14.30) (Mağaraya giriş saati 11.30 ile değiştirildi, ilk dönüş saatinde Enes ve Gamze, ikinci dönüş saatinde Eren, Burak, Murathan ve Dilge çıktı.) Kurtarma saati: 15.00 (16.00’ya ardından 16.30’a uzatıldı.)
  • Efe, Niyazi, Anıl, Özge, Eren Eraşcı, Elvan (12.15-16.20) Kurtarma saati: 17.30

Yazan: Eren Eraşcı

Düzenleyen: Mehmet Niyazi Karacalar, Beliz Aydın