Döşemeye Giden Döner Mi, Dönmez Mi?

Mencilis (Bulak) Mağarası, Safranbolu/Karabük, 9-11 Nisan 2021

Katılanlar: Bülent Efe Temür, Beliz Aydın, Eren Kenan, Eylül Horoz, Enes Mutta, Anıl Alyanak,Erkan Giray Arat, M.Enes Avukat, Mehmet Niyazi Karacalar, Kardelen Gülbenay Nurdoğan, Halil Habip Atıcı, İbrahim Öğütcü, Mustafa Ayanoğlu, İrem Kapucuoğlu, Tarık Doğan, Ümit Alp Özkaya.

Uzun zamandır merak ettiğim ve araştırdığım İTÜMAK’ın katıldığım ilk gezisi oldu Mencilis Mağarası. Niyazi, Giray ve Halil ile beraber Esenler Otogarı’ndan 23.00’de yola çıktık. Diğer ekipler çoktan kamp alanına varmıştı. Yolda bize M.Enes’te katılmış ama ben fark etmedim uyuyordum, sahi 7 saatlik yolculuk uyumadan nasıl geçerdi? Saat sabah 06.00 gibi otogara vardık. Tarık bizi aldı ve Safranbolu’nun tarihi evleri arasından kamp alanına doğru 15 dakikalık yolculuğumuz başladı. Kamp alanına girdiğimizde Niyazi çadır kurmak için uygun bir yer arıyordu, en sonunda Efelerin çadırının yanına çadırı kurmaya karar verdik. Yaklaşık 1 saat belli belirsiz bir uykudan sonra kalktık. Niyazi döşeme ekibindeydi ve kahvaltı yapıp gitmeleri gerekiyordu. Kahvaltı alanına gittim, daha önce böyle bir ortamda pek bulunmadığım için garip gelmişti. İki tane kocaman yemek pişirilen kap ve yemek bekleyen 15 kişi.

Herkes bir işle uğraşıyordu, ben de katıldım. Yemek bittikten sonra “shift ekmekleri” diye bir şey olduğunu ve Giray ile beraber hazırlamam gerektiğini öğrendim. Salça ve peynir, fındık ezmesi ile çikolatalı olmak üzere iki farklı versiyonu olan bu shift ekmeklerinin önemini mağarada 2 saatlik bir macera yaşayana kadar tam kavrayamadım. Shift ekmekleri hazırdı, döşeme ekibi hazırlandı ve 10.00 gibi yola çıktı. Benim olduğum shift ise 1 saat sonra yola çıkıcaktı. Saat 11.00’de Halil, Kardelen, İbrahim, Eren ve ben hazırlandıktan sonra shift fotoğraflarımızı çekip yola çıktık.

Mağaraya vardığımızda Kardelen yedek pillerini unuttuğu için tekrar kampa dönüp geri geldik ama sorun yoktu, daha zaman vardı. Rescue saatimizi 18.00 olarak belirlemiştik. Yaklaşık 160 tane merdiven çıkarak mağaranın ağzına ulaştık. Arkamı dönüp baktığımda vadinin tatlı bir esintisi yüzümü okşadı, saat 11.20 civarıydı. Mağaraya girdiğimizde ani bir soğuk çarptı ama ilerledikçe ısındık. Yaklaşık 250-300 metre sonra ‘tehlikeli girilmez’ yazısını geçip mağaranın derinliklerine doğru ilerledik.

 Oldukça sulu bir mağaraydı, her çamurlu suya adımımı attığımda çizmemin içine su girip girmediğini merak ediyordum. Mağarada ilerledikçe etrafıma bakınıp tadını çıkarmaya başladım, zaten eğitim shifti idi yani çok hızlı ilerlemiyorduk ve vakit boldu. İlerlerken dar ve dik olan çeşitli yerlerden geçtik. İşte oralarda keyif aldım. 2 saat sonra mağaranın sonuna ‘bizim gidebileceğimiz sona’ gelmiştik. Buradan sonrası sadece SRT eğitimi alanlar içindi. Bir kayanın üzerine yiyeceklerimizi çantadan çıkararak koyduk. Daha önce de dediğim gibi shift ekmeklerinin değerini o an anladım ve hayatımda yediğim en güzel salçalı ekmeği orada yedim. Shift ekmeklerimizi bitirdikten sonra geri dönmeye başladık ama bir sorun vardı. Döşeme ekibi ismini tam bilmediğim bir şeyleri kamp alanında unutmuştu ve getirilmesi gerekiyordu. Bu yüzden bir plan yaptık ve hızlıca mağaradan dışarı çıktık. Kardelen kamp alanıyla iletişime geçti. Kamp alanına dönerken Halil ile ben aşırı utanıyorduk çünkü tulumlarımızı arabayı kirletmemek için çıkardık ve üzerimizde sadece yün iğrenç renkteki içliklerimiz vardı.

Kamp alanına girdiğimde hızlıca çadırıma gidip üstümü değiştirdim, yemek alanına gelip yemeğimi yiyip günün yorgunluğunu biraz olsun atmak için çadırıma dönüp bir kaç saatliğine kestirdim. Uyandığımda saat 20.30’du, hava kararmıştı ama shift hala dönmemişti. gerçi rescue saatlerine daha vardı ama mağaraya gireli yaklaşık 10 saat oluyordu. Shift sıkıntısız bir şekilde 22.00 civarlarında geldi çok yorgun gözüküyorlardı. Tabii kolay değildir 12 saat mağarada vakit geçirmek. Yemeklerini yediler. Biraz eğlenmek için oyun oynadıktan sonra uyumak için çadırlara dağıldık. Gece saat 04.00 gibi uyandım çünkü kafamı koyduğum montum ıslanmıştı. Sebebini montumu kaldırınca anladım.. çadır kenarlarından su alıyordu dolayısıyla ayaklarımı koyduğum yerde biraz ıslanmıştı. Biraz kıvrılıp ıslak olmayan yerde uyumaya çalıştım. Sabah kalktığımızda çok güzel bir kar manzarası karşımızdaydı. Biraz kartopu oynayıp kahvaltıya indik.

Kahvaltıdan sonra shiftler mağaraya gidince Niyazi ile birlikte çadırın akıbetini öğrenmek için çadırın yanına geldik. Ve durumu orda daha iyi anladık çünkü Niyazi’nin kaldığı taraf benimkine göre daha düşük seviyede olduğu için bütün su onun altında toplanmış, matı sırılsıklam olmuştu. Benim tarafımda sadece kenarlarda biraz birikinti vardı. Çadırı kaldırıp uyku tulumlarımızı kurutmak için sobanın yanına geldik. O günde hızlıca geçti. Shiftler geldi, yemeklerimizi yedik ve çeşitli oyunlar oynadık.

Ama ayrılık vakti yaklaşıyordu. Saat 23.30’a M.Enes, Halil ve ben dönüş bileti almıştık, diğerleri yarın dönücekti. 23.00 gibi kamp alanından otogara doğru yola koyulduk. 23.30’da harekete geçen otobüste 15 ve 16 numaralı koltuklarda yan yanaydık M.Enes ile. Artık bitmişti, tatlı bir gezi olduğunu ve farklı deneyimler yaşadığımı düşünürken uyuyakaldım.

Yazan: Mustafa Ayanoğlu

Düzenleyen: İrem Güzel