Mencilis Mağarası | Safranbolu | 7-8 Mart 2015
Hafta sonu (7-8 Mart) Safranbolu’daki, uzunluğu 5350 m olan, iki girişi bulunan ve 350 metrelik kısmı ışıklandırılmış olan Bulak (Mencilis) Mağarası’na yapılacak etkinlik için saat 17:00-18:00 civarı Uğur, Hulusi ve Emre’nin yaptığı alışverişteki yiyecekleri Hulusi, Emre, Erdi, Ebru, Ecem ve Burhan olarak kutulamaya ve ardından Erdi öncülüğünde toplanan gezi malzemelerini çantalama işlemine başladık. Diğerlerinin de gelmesiyle de teknik malzeme eşyalarının çantalanması tamamlandı. Gece 23:00-00:00 arası eşyaları otobüsümüze yerleştirdik ve çıkış saatimizi 00:36 olarak belirledik.
Otobüste shiftler hakkında Uğur ve Merve biraz düşünmek zorunda kaldı çünkü Mencilis Mağarası’na varacağımız gün HÜMAK, AKÜMAK, DEUMAK, ANADOSK kulüpleri de ortak faaliyetleri sebebiyle orada olacaktı ve bu nedenle mağaraya dilediğimiz zaman girmek biraz sıkıntı oluşturacaktı. Belirli bir şeylere karar verdikten sonra neyse sabaha hallolur diyerek uyudular.
Saat sabaha karşı 3:30 olduğunca Düzce’de molamızı verdik ve oradan yeniden hareket saatimiz 3:55 oldu. Sabahki shiftler için herkesin dinlenmesi gerekti bu nedenle molanın ardından herkes uyumaya devam etti. Aracın yolda saatte bir durması ile sürekli uykumuz bölünse de “piston aşağı inmiş”ti ve yapacak bir şey yoktu, durmalıydık.
Sabah saatler 6:30’u gösterdiğinde Karabük sınırına girebildik ve araba arızalarına rağmen pek de vakit kaybetmeden 7:00 de kamp alanına varmış olduk.
Bizler malzemeleri araçtan çıkarıp çadırları ayarlarlarken Uğur da kamp alanında bulunan diğer kulüplerin eğitmenleriyle konuştu ve Merve ile şiftlere karar verdiler.
İlk güne mağaranın yatayının yanı sıra dikeyine de inecek tecrübelilerin şiftleri, pazar sabahına ise yenilerin şiftleri ayarlandı. Saat 11:00 gibi ilk şift hazırlandı. 11:15’te Merve, Ecem, Erdi, Nermin ve Mert mağaraya gitti ardından yarım saat sonra ikinci şift Ugur, Ebru, Emre, Hulusi ve Umur 11:45’te mağaraya girdi.
Kamp alanında sadece yenilerin kalmasının onlara sorun yaratmaması güzel olmuştu. Bizler yokken ateş yakıp, odun toplayıp, güzel havanın tadını çıkardıklarını hatta güneşten dolayı amele yanığı olup tenteyi geren Batuhanların, tente altında keyif yaptıkları, uyuyup kitap okuyup kaynaştıklarını öğrendik.
O sırada mağarada olan tecrübeliler ve eğitmenler güle eğlene ilerledik. Zaman zaman aralıklarla giren iki şift karşılaştı, at sırtı olan yerden sonra bacadan mı eğimli yerden mi çıksak kritiği yapıldı ve Merve eğimli yerden çıkarak ve sonrasında oradan atlamanın daha riskli olduğunu söyledi ve diğerleri Uğur öncülüğünde bacadan çıktı.
Ardından dikey kısımdan da hep beraber geçtik. İp hattında desandör bağlarken Erdi’nin “ip şişti” söylemi aslında şişmiş bir iple 11 metre inmenin zorluk tanımını ortaya koyuyordu!!! SRT malzemelerimiz herkese yetmediği için setleri bir kez yukarı göndererek tüm ekibi aşağı indirdi Merve ve Uğur.
En son botla bizleri karşıya geçirdikten sonra karşılaştığımız traverten manzarası görülmeye değer oldukça güzel bir sürpriz oldu. Travertenlerin solundan giden kola bakmaya giden Uğur ve Merve devamının zor olduğunu söyledi ve geri dönüş yoluna geçtik. Geri dönüp dikey çıkışa gelince hep beraber yemeklerimizi yemeye koyulduk. Çıkacağımız sırada diğer ekiplerden bir şiftin geldiğini görünce işlerin biraz uzayacağını anladık. Önce Merve, Emre, Ecem, Erdi ve Mert çıktı ve bize malzemeyi gönderdiler ve onlar devam etti. Ancak sonradan diğer ekibin stoplu desandöre ihtiyacı olduğunu öğrenince önce onlara stoplu desandör çıkardık, o sırada onların tüm ekibi de tek tek indi ve biz beklemeye devam ettik. Dikey noktada iki grup karşılaştığı için biz ilk şiftten 2 saat sonra dışarı çıkabildik. Onlar saat 17:00’de ilk şift olarak, biz de 19:00’da ikinci şift olarak çıktık. Tam iki saat aşağı da beklerken diğer grup ileriden ilk şifti görmüş ve onları korkutmak için ışıkları söndürüp beklemişler, ancak bir süre beklediklerinde hala herhangi bir ekibin gelmediğini görüp dikeyin başına gelmişler ve boşu boşuna yarım saat sessiz ve karanlık halde ilk şifti korkutmak beklemişler. Bu konuda sitemli ve dertli olduklarını anlatan Deniz, bizim iki saatlik beklememizde iyi bir bekleme arkadaşı oldu.
Mervelerin şifti kamp alanına vardığında ateş az da olsa yanıyormuş ve yemekse hazırmış bu nedenle oldukça mutlu olmuşlar. Ardından 19:00 da çıkan ikinci şift ise harlanmış bir ateş ve onu bekleyen grup ile ateş başı sohbeti tüm ekiple başladı.
Gece hep beraber puding yedik, marshmelow faslı yaptık ve ardından yorgun bir kısım uykuya çekildi, geriye kalanlarla da vampir-köylü ve sevişmek oyunlarını oynadık, bol kahkahalı geçen gecede Batuhan ve Burhan’ın koltuğu nasıl kırdıklarından, Pelin ve bilmeye çalıştığı fiillerin sorularına gülüp eğlendik. En sonda kasap sucuğu yeme faslını da tamamladıktan sonra saat 00:30 da herkesin dinlenmesi ve sabah 8 şiftinin olması nedeniyle erkenden yatıldı.
Sabah ilk şift olarak: Merve, Erdi, Ezgi, Aybuke, Bora, Burhan ve Samet 10:00-13:00 arasında; Ugur, Emre, Gülin, Fatma, Birgül, Pelin, Batu ve Hulisi de ikinci şift olarak 10:30-14:40 arasında mağarada kaldılar ve hepsinin ilk mağara deneyimlerinin güzel geçtiğini öğrendik.
Mağaradan dönüş yolunda Emre; mağaradan çıkarken birinin “Nerde bu kadar çamur oldunuz ya ben 5 kez girdim hiç çamur mamur yok burda?!?” şaşkınlığını dinledik.
O sırada kamp alanında kalanlar bulaşıkları halledip, malzeme ve teknik malzeme çadırını ayarlayıp bir kısmını otobüse taşıdı. Saat 15:45’te toplu fotoğrafımızı çekmiş, otobüsümüze binmiştik.
Dönüşte Safranbolu’da akşam yemeğimizi yedik, isteyenler safranlı tatlılarını ve lokumlarını aldı ve otobüse geçtik. Yolun yarısından fazlasında “Vampir Köylü” oynadık ve son yarım saat kala herkes dinlenmeye çekildi. Gece saat 23:45’te okula vardık ve eşyaları kulüp odasına taşıyıp geziyi noktaladık.
13 Mart’ta Batuhanlarda yapılan gezi yemeğinin ardından da ikinci dönemin ilk gezisini tamamlamış olduk.
Yazan: Ebru Tütüncüler
Düzenleyen: Emre Can Güzel