Ocak Yarası

Düzce / Tantan Kuyu Mağarası Araştırma Gezi Yazısı, 8-10 Ocak 2021

Katılanlar: Hakan Eğilmez (GALERİ), Beliz Aydın, Burak Çelikçi(CEMAK), Bülent Efe Temür, Eylül Horoz, Eren Kenan, Giray Arat.

EREN:

Eylül ayından beri hafta sonu sokağa çıkma yasağı olduğu için hiç gezi yapamamıştık. Düzce’deki mağaraları araştırmak için Hakan valilikten izni ayarlayınca çok mutlu oldum. Cuma günü sokağa çıkma yasağına yakalanmamak için geç saate kalmadan İTÜ’den malzemeleri ayarlayıp iki araba, yedi kişi yola koyulduk. Akşam saat 22.00 civarlarında kamp kuracağımız alana en yakın köy olan Eminaçma’ya vardık. Ben arabamı köyde bıraktım. Hep beraber malzemelerle birlikte Hakan’ın arabaya atladık ve bozuk toprak yolda kamp alanına yaklaşabildiğimiz kadar yaklaştık. Hafta sonu yağış gösterdiğinden ve yolun gitgide kötüleşmesinden dolayı arabayı kamp alanına 10 dakikalık mesafede bırakıp eşyaları kampa taşıdık. O gece yağmur yağmadı, biz de yol yorgunu olduğumuzdan kendi çadırlarımızı kurup biraz goygoy yaptıktan sonra uykuya daldık.

Sabah ilk iş yapılacakları belirlemekti. Yemekleri yiyip çay kahve içerken ekipleri oluşturduk. Efe ve Eylül Tantan’a gidip mağaranın girişindeki 70 metrelik inişi döşeyip inişin ortasında bulunan 12 metrelik paslı merdiveni ip hattından çekecekti. Ben, Burak ve Giray ise Kurtsuyu deresinde bulunan Kurtsuyu Mağarası’nı bulup ölçümünü yapacaktık. Hakan ve Beliz de jandarma ile görüşmek ve kamptaki eksikleri almak üzere köy merkezine inecekti. Planlar yapıldı, hazırlıklar tamamlandı. Kamp alanından önce Efe ve Eylül ayrıldı, biz de bodur fındık ağaçlarını kullanarak tenteyi zar zor kurup kampı yağmura hazırlıklı bir şekilde bıraktıktan sonra arkalarından gidip mağara ağzında kurtarma saatlerini öğrendik ve Kurtsuyu mağarasını aramaya başladık.

Kurtsuyu deresinin kenarından yürürken çok güzel manzaralara şahit olduk fakat bu manzaralar taş ocağının ilerlemesini durduramasaydık önümüzdeki yıllarda yok olacaktı. Bizim Tantan ve Kurtsuyu mağaralarını araştırma sebebimiz de bu ocağın ilerlemesini engellemekti. Ben bu yazıyı yazarken Tantan Kuyusu A sınıfı mağara seçildi ve şimdilik taş ocağının ilerlemesini durdurabildiğimizi söyleyebilirim.

Bu kısa açıklamadan sonra kaldığımız yerden devam ediyorum. Derenin yakınında ağzı dar ve suçıkan bir mağara bulduk ve onu Kurtsuyu sandık. Burak ve ben mağarada kah buz gibi suda sürünerek kah yürüyerek ilerledik fakat bu süreç çok uzun sürmedi. Mağara sifonla kapanıyordu. Ardından Giray ve ben mağaranın ölçümünü tamamladık ve kamerayı riske atmamak için Giray mağara girişinden çok ilerlemeden güzel fotoğraflar çekmeye çalıştı. Biz Giray ile ölçüm ve fotoğrafla uğraşırken Burak Kurtsuyu Mağarası’nı bulmuş. Kurtsuyu 2 Mağarası’nda işimiz bittikten sonra (Asıl Kurtsuyu’nu bulduğumuzda bu mağara Kurtsuyu 2 olmuş oldu.) Kurtsuyu Mağarası’nın ağzına geldik. Orada bizi Hakan, Beliz ve Metin Abi bekliyordu. ( Metin Abi, bize yardımcı olan ve mağara araştırmasının haber yapılmasını sağlayan fotoğrafçıdır.) Yine mağarayı ölçmek ve fotoğraflamak için Giray, Burak ve ben girdik. Metin Abi yanında taşıdığı kamera flaşını verdi. Biz önden Burak ile ölçümleri alırken Giray arkadan video ve fotoğraf çekerek geliyordu. Bu mağarada da buz gibi suya girmek zorunda kaldık. Ölçümün sonuna yaklaştığımızda gölün ortasındaydık ve su göğüs seviyesindeydi. Mağara devam ediyordu, su da derinleşiyordu. Ölçüm esnasında suda durmaktan üşüdüğümüzden dolayı mağaradan çıkıp biraz ısındık. Mağara ağzında meraklı yüzler bize sorular sormaya başladılar. Soruları cevaplayıp biraz ısındıktan sonra ölçümü bitirmeye geri döndük. Defteri Giray tutuyordu, lazermetre ve klino-pusulayı suya değdirmekten çekindiğim için önce lazermetreyi Giray’a bırakıp, çeneme kadar suya girip ölçümü aldım. Ardından dönüp lazermetreyi alıp aynı işlemi tekrarladım. Bu kısımda çok yavaş hareket ediyordum, soğuktan biraz titrediğim için lazermetreyi suca düşürmekden oldukça endişeliydim fakat bir sıkıntı yaşamadım. Sifona kadar ölçümü alıp tamamladıktan sonra mağaradan hızlıca çıkıp dışarıda ısınmaya çalıştık.

Biz mağaradan çıkınca Metin Abi de kamerasını çıkarıp bizlerle röportaj yapmaya başladı. Giray, Burak, Beliz, Hakan ve ben teker teker mağara hakkında konuştuk. Sonrasında eşyalarımızı toplayıp ıslak tulumlar üzerimizdeyken kamp alanına doğru yola koyulduk. Geldiğimiz yoldan dönerken tekrardan Kurtsuyu deresinin kenarında uzun uzun yürüdük. Yaklaşık 1.5 metrelik bir şelale tam kaydırak gibi gözüküyordu. Ben de daha yeni buz gibi suyun içinden çıktığım için ıslanmaktan çekinmiyordum. Kendimi şelalenin akışını bırakıp 1 saniye eğlendikten sonra soğuk suyla temas edince kendimi titremekten alıkoyamadım. Ama değdi.

Kamp alanına döndüğümüzde hemen ıslak kıyafetleri çıkarıp fındık ağaçlarına astıktan sonra kuru iç tulumumu ve üzerine montumu giydim. Bu sırada Efe ve Eylül hala mağaradalardı. Kurulanıp, sıcak bir şeyler içtikten sonra Hakan ile birlikte mağara ağzına bakmaya gittik. Vardığımızda başka meraklı insanlar ile karşılaştık. Biz Efelerin mağaradan çıkışını beklerken mağara hakkında türlü türlü define hikayeleri anlattılar. Taş ocağının sahibi gömüler bulmuş, geçen haftalarda biri bu mağaradan tonla altın çıkarmış vs vs. Efe mağaradan çıkınca aşağısı hakkında sorular sormaya başladılar. Bu sırada gözleri sarı sarı parlayan bir şeye takılmıştı: Mağara Çantası. Hakan bunu anlayınca Efe’ye işaret yaptı, çantayı boşaltıp meraklıların aklındaki soru işaretlerini gidermiş olduk. Efe mağaradan çıkarken altın değil ama definecilerin kullandığı bir merdiven çıkarmıştı. Biz şimdi bunu nasıl taşıyacağız da çöpe atacağız derken fırsat ayağımıza gelmişti. Meraklı köylülerden birine ihtiyacı varsa alabileceğini, bizim zaten bunu çöpe atacağımızı söyledik. O sırada Eylül son bolta gelmişti. 70 metrelik çıkışta biraz terlemiş olacak ki tulumunu ve iç tulumunu kollarından çıkarmış, sporcu sütyeniyle beraber köylülere selam vererek geliyordu. Umarım köy kahvesinde bu gördüklerini 1 e 1000 katarak konuşmuyorlardır. Eylül mağaradan çıktıktan sonra meraklılar merdivenle birlikte köylerine, biz de Efe ve Eylül’ün mağarayı anlatma eşliğinde kamp alanına dönüyorduk. 

Akşam tüpte yemeğimizi yaptık, tenteyi yükseğe kuramadığımız için altında iki büklüm oturarak muhabbet ettik, ertesi günün planını yaptık. Mağarada ertesi gün herkes için iş vardı: Fotoğraf ve video, ölçüm, devam eden kollara bakmak. İş planlamasını tamamlayıp Anıl Alyanak’a (Gezinin İstanbul kontağı) bilgilendirmeleri yaptıktan sonra temiz bir uyku çekmek için çadırlara dağıldık. 

BELİZ:

Pazar günü önceki güne kıyasla yağmurlu ve soğuk bir güne uyandık. Yağmur şiddeti o kadar fazlayken bir iş yapamayacağımızı fark edip azalmasını beklemeye karar verdik. Bu sırada sabah kahvaltısı ve çay/kahve sefalarımızı yapıyorduk. Mağaraya ayrı saatlerde üç ekip olarak girecektik: Eylül ve Giray önceden girip mağarayı ölçecek, daha sonra Hakan, Burak ve ben video – fotoğraf çekimi yapmak için girecektik. En sonda da Eren ve Efe gelecekti. Eylül ve Giray’ı ısıtıp mağaraya yolladıktan sonra biraz kampı toplayıp hazırlandık. Artan yağmura karşı hazırlıklı bir şekilde şemsiyemle mağara yolunu tuttum. Vardığımızda fotoğrafçı Metin Abi ve oğlu da oradaydı. Eylül ve Giray henüz mağaranın ağzında iken keyifli bir sohbete başladık. Daha sonra bu sohbete mağara ağzına gelen abiler de eşlik edecekti. 

İlk defa girdiğim bu mağarada beni nelerin beklediğini bilmiyordum. Ayrıca ilk defa fotoğraf ve video çekimi için mağaraya gireceğim için oldukça heyecanlıydım. Burak’la iletişim halinde inerken çeşitli pozlar verip aydınlatmalar yaparak yardımcı olmaya çalışıyordum. Bir zaman sonra fotoğraf çekme merakımla kamerayı ele geçirip iyi kötü fotoğraflar çekmeye başladım. Diğerleri mağara içerisinde ilerlerken biz suyun olduğu kısımda bir video çekmeye çalışıyorduk. Videoda mağarada olanları anlatmam gerekiyordu ancak kamera karşısında konuşmak sandığım kadar kolay değildi. Bir Karadenizli olarak Kurtsuyu Deresi demem gerekirken her seferinde istemsizce Fırtına Deresi dememe rağmen 10 tekrarda videoyu başarıyla tamamlamıştık. Başarılı olan bir video dışındaki diğer videolar ise o anları gülerek hatırlamamız için bize kalmıştı. 

Yavaş yavaş ilerlerken her gördüğümüz oluşumu ve tahribatı çekmeye çalışıyorduk. Artık ışık ayarlama ve daha iyi çekme konularında amatörlükten biraz çıkmıştık, en azından doğru renkleri yakalayabiliyorduk. Mağaranın sonu olduğunu düşündüğümüz yerde sağa doğru daralan kısımda ilerleyerek diğerlerine ‘’heyoo!’’ luyorduk. ‘’Heyoo!’’ larımıza yanıt aldıkça ilerliyorduk fakat önümüze çıkan yer aşağı inmesi mümkün olmayacak kadar derin ve hızlı su akışına sahip travertenlerdi. Diğerlerinde kamera vs olmadığı için travertenlerden inip ıslanarak gittiğini ve ileride olduklarını düşünüp orada bir video çekmeye çalıştık. Ancak kameranın bataryası bitmek üzereydi ve Burak’ın konuşması sırasında kapandı. Fotoğraf ekibinin davası tabii ki batarya bitene kadardı. Bundan sonra mağarada bir görevimiz yoktu ve istediğimizi yapabilirdik. Oturup sohbetler ettikten sonra dönmeye karar verdik. İlk videoyu çektiğimiz yere geldiğimizde hala nasıl diğerlerini görmediğimizi tartışırken Eren ve Efe kuru bir şekilde geldi. Bizim mağaranın sonu sandığımız yerin yukarısından aslında mağaranın devam ettiğini ve uzun bir süre ilerlediklerini söylediklerinde travertenlerden aşağı inmeye çalışmadığımız için kendimizi tebrik ettik.  

Hakan da geldikten sonra yavaş yavaş çıkışa geçmeye başlamıştık. Eylül ve Giray’ın da ölçümü bitirip geldiklerini üzerime düşen yağmur damlalarına karşı karanlıkta yukarıyı görmeye çalışırken duyabiliyordum. Islaklık, karanlık ve yorgunlukla mağaradan çıkarken Metin Abi ve oğlunun bizim için yaktığı ateşi gördüm. Daha motive bir şekilde mağaradan çıktım ve Metin Abi’ye röportaj vermeye başladık. Röportajlardan sonra Metin Abi ve oğlu evlerine döndü. Biz de herkes mağaradan çıktığında kampa gidip toparlanmaya hazırdık. 

Yağmur çamur demeden mümkün olduğu kadar hızlıca toparlandık ve eşyaları 10 dakikalık yürüme mesafesindeki Hakan’ın arabasına taşıdık. Taşıma işlemi devam ederken kolaylık olsun diye arabayı çevirmek isteyen Hakan’ın arabayla yana yattığını gördüğümüzde hepimiz konumlanıp arabayı ittirmeye başladık. Yola bulduğumuz odunları koyarak da denesek bir çözüm alamıyorduk. Araba çamura saplanmıştı. Hakan ve Eren çareyi köye yürüyüp muhtarla konuşmakta buldular. Bu sırada biz de kaçta Hakan’ın evinde olabileceğimize dair iddialara girmiş, Eylül’ün ödevini yetiştirebilmesi için çabalıyorduk. Eren ve Hakan iddiaların aksine kısa bir süre sonra traktörle birlikte döndü. Traktör şoförü hızlıca zinciri takıp Hakan’ın koskoca 4×4’ünü bir oyuncak araba edasıyla sağa sola çevire çevire çamurdan çıkarıp düz yola soktu. Bunca zaman arabasının temizliğine dikkat edip içeri çamurlu çizmeler ve kaskla kimseyi sokmayan Hakan’ın o an tek isteği gitmek olduğundan hepimiz çizmelerle arabaya girdik ve önde traktör arkada Hakan’ın arabası çamurlu yollarda pür dikkat köye varmaya çalıştık. 

Köye vardığımızda her şey bitmişti. Artık sırada otoban ve Hakan’ın Düzce merkezdeki sıcacık evine gidip sabahtan bize hazırlattığı pideleri yemek vardı. Eren’in arabasına gerekli eşya ve insan aktarımlarını yaptıktan sonra Hakan’ın abisine uğrayıp pideleri aldık. Eve vardığımızda hepimiz yorgun birer savaşçı olarak pidelere yumulduk. Gecenin ilerleyen saatlerinde kalorifer dibine koyduğum uyku tulumuma girip sımsıcak bir uyku çektim. Pazartesi sabahı erkenden İstanbul yoluna çıkmayı planlamış olsak da uyanmamız 10’u bulmuştu. Güzel bir kahvaltının ardından Metin Abi’nin gelmesiyle kendimizi fotoğraf ve videolara düşmüş bulduk. Uzuuun bir süre çektiklerimizi izledikten sonra artık yola çıkma vakti gelmişti. Tekrar eşyalar arabalara yüklendi ve yolculuk başladı. Bundan sonra bize kalan kısa sürede bitmesi gereken bir temizlik ve hazırlanması gereken bir rapor olacaktı… 

Ekipler:

8 Ocak Cuma:

  • 17.05 İTÜ’ den yola çıkıldı.
  • 22.05 Köye varıldı ve kamp alanına yürümeye başlandı.
  • 23.00 Kampa varıldı.

9 Ocak Cumartesi:

  • 08.40 Döşeme Ekibi (Efe,Eylül) kamptan çıkış (Kurtarma saati:19.00)
  • 09.30 1.ekip kamptan çıkış (Eren, Burak, Giray) (Kurtarma saati: 17.30)
  • 10.00 Köye gidildi (Beliz, Hakan)
  • 11.30 Beliz ve Hakan 1. ekibin yanına gittiler.
  • 15.30 Kampa varış (Eren, Burak, Giray ve Beliz, Hakan)
  • 17.30 Döşeme Ekibi (Efe, Eylül) kampa varış

10 Ocak Pazar:

  • 11.00 Ölçüm ekibi (Giray, Eylül) kamptan çıkış (Kurtarma saati:21.30)
  • 11.30 Beliz, Burak, Hakan kamptan çıkış (Kurtarma saati:21.30)
  • 12.00 Eren, Efe kamptan çıkış (Kurtarma saati:21.30)
  • 21.00 Tüm ekipler kampa varış
  • 22.50 Kamptan yürünmeye başlandı
  • 23.10 Araçlara varış

Yazan: Eren KENAN, Beliz AYDIN

Düzenleyen: İrem GÜZEL