minik Barakam

minik Barakam

Verekuyu 24’ Bahar

Sabah kalktım. Kamp çantamı kaptığım gibi kulüp odasına koştum gittim. Servise bindik ve yola koyulduk. Servise çantamı yüklerken şoför abi çantaların düşeceğini söyledi. En arka koltuktaydım ve çantalar arkamdaydı. Ben de sorun olmayacağını  söyledim. Otobüs fren yapınca çantalardan biri kafama düştü. o çantayı yere indirdik ve yol boyunca sıkıntısız devam ettik. Sisli denizi ve ormanları izleyerek gelmek güzeldi. Hüseyin’in uyuma şekline gülmeyi ihmal etmedik tabii. Minibüsteki güzel şarkılar eşliğinde Yalova’ya ulaştık. Kamp alanına vardık. Efeler de arkamızdan geliyordu. 10-15 dakikaya geleceklerini düşünüyorduk. Derken yarım saatten fazla zaman geçti. İçimizden hayıflanmaya başladık. Elimizdeki malzemelerle kampın bir kısmını kurduk ama kalanı arabadaydı. Kasklar da arabada olduğu için döşeme shifti mağaraya girmedi ve kampta beklemeye başladık. Kamp alanında yapabileceğimiz şeyleri yaptık. Kulağımız hep yolda araba sesi ararken bir anda bir araç geldi. Jandarma, muhtar, İrem, Beliz gelmişti. Heyecanla yanlarına gittik. Efelerin aracının yolda kaldığını,  ikiye ayrılıp Anıl ve Efe’nin yağ almaya gideceklerini , Beliz ve İrem’in ise kask çantasıyla kampa kadar yürüyecekleri fikri ile ayrıldıklarını öğrendik.

    Efe’nin aracı

İrem ve Beliz kampa yürürken jandarma görmüş ve kampa kadar bırakmıştı. Muhtarın telefonuyla Efe ve Anıl’a ulaşıldı, onları almak için muhtar birisini görevlendirdi. Aynı zamanda muhtar neden mangal yapmıyorsunuz bir dahakine mangal yapın diye kızdı. Ondan sonra kampta acıktık ve yemek yapmaya karar verdik. Fakat bir şeyi fark ettik. Tuz! Tuz yoktu. Arabada kalmıştı. Makarna yapmıştık ama tuzsuz çok yenmedi. İrem ve Beliz bunun üzerine tuzlu çekirdekteki tuzları ayıklamaya başladılar. Taha koluyla bir çukur kazmaya başladı. Taha’ya çukura ayaklarımı sokarak buranın güzel oturma yeri olacağını söyledim. Taha bu  fikri beğendi ve orayı yeraltı toprak koltuğu yapmaya başladı.

     Koltuğunun yapım aşamalarında Taha

 İrem ve Beliz tuz ayıklama işini bitirdikten 5-10 dakika sonra Efe ve Anıl arabayla geldi. Arabaya doğru sevinçle koştuk. Malzemeleri taşıdık. Çok zorlu şeyler yaşamışlardı. Onları biraz rahat bırakıp kampın kurulumunu tamamladık. O gün sadece döşeme shifti girdiği için çok bir şey yapmamıza gerek kalmamıştı. Gece Ayberkle oturup shifti bekledik. Geldiler, biraz sohbet muhabbet sonrasında yatmaya gittik.

Pazar

Sabah uyandığımda kamp alanı iyi durumdaydı. Tahmin ettiğimden çok insan vardı. İlk shifti yolladık. Sonra Anıl ve birkaç kişi bir Survivor parkuru oluşturdu. Bu parkurla kendimiz Survivor çektik.

Sonra mağaraya giden shiftten iki kişi geri geldi. Çok çabuk gelmelerini kafamda sorgularken mağarayı bulamadıklarını öğrendim. Birkaç kişi onlarla beraber mağaraya gitmeye karar verdik. Hem de kampa su getirecektik. Yola koyulduk. Ekip oldukça uzamış yeşillikleri görünce kafaları karışmış ve devam etmemişti. Yürümeye devam ettik.Onları mağaraya götürdük, su doldurup kampa döndük. Kendi shiftimin saati yaklaştı, hazırlandım ve mağaraya yola koyulduk. Ölçüm shiftindeydim ve Efe bu shiftin iptal olmaması için ölçüm ve toplamayı arka arkaya yaptıracaktı. Çok ilginç bir deneyimdi. Kulübe sponsorlukla alınan klinopusulayı kullandım. Biz ölçüm yaptıktan sonra toplama ekibi girdi, biz de çıktık. Toplamayı beklemeye başladık. Onlar da işini bitirdiğinde kampa doğru yola koyulduk. Geldiğimde yorgundum. Ama kampta bazı şeylerin değiştiğini gördüm. Baraka baya büyütülmüş ve güzelleştirilmişti. Hüseyin bana gece burada yatacağımızı söyledi. Zaten sabahtan beri aklımda olduğu için bu fikri uygulama kararı aldım. Mete de yanımıza geldi.

Pazartesi 

Geceyi burada geçirmiştik. Benim açımdan çok rahattı. Mete de baya iyi uyuduğunu söylemişti. Ama Hüseyin biraz üşümüş. Sabah kalktığında biraz sinirliydi. Kamp alanına gidip kahvaltımızı yaptık. Ardından kampı toparlamaya başladık. Sonrasında yola koyulduk. Dönerken feribotla döndük ve bayağı hoştu.

Leave a Comment