Bitmeyen Langırt

Yenesu, Kırklareli, 22 Haziran 2017

Geziye Katılanlar: Katılanlar: Erdi Şencan, Tutku Nergiz, Tuğçe Nur İlbaş, Emel Gökgöz, Recep Can Altınbağ

Yine kulüpçe sıkıntıdan öldüğümüz bir gün Erdi’nin “Mağaraya gidelim!” teklifine balıklama atladık ve dakikalar içinde kadroyu oluşturup ertesi gün için planımızı yaptık. Perşembe sabahı Erdi ve Recep’in erkenden yola çıkarak Tutku’yu da alıp kulübe gelmeleri ile çantalama işlemini bitirip yola çıkmış bulunduk. İstikamet Yenesu Mağarası, navigasyonumuz ise Recep olunca ortaya çok renkli diyaloglar, muhteşem yön tarifleri çıkmaması imkansızdı.

  • Otobana nereden çıkacaktık Recep? (Erdi)
  • Büyük yola gelince sağa döncen. (Recep)
  • Recep navigasyon bile açık değil ki WhatsApp’a bakıyon şu an. (Tuğçe)
  • Kim çağırdı Recep’i ? (Erdi)

Bir şekilde bu muhteşem ekibin nasıl bir araya geldiğini sorgulayarak, yarım saat aralıklarla Recep’ten gelen “Çok az kaldı 1.5 saat var” çağrılarına sanırım 3.seferden sonra kulak asmayı bırakarak yolculuğumuza devam ettik. Ekibin düşen enerjisini yükseltmek, onları tekrar neşelendirmek amacıyla müzikçaların kontrolünü elime alayazdım ki, bir arabadan atmadıkları kaldı.

Anadolu’nun bağrından kopup gelmiş sanatçılarımızın (Ankaralı Namık, Azdavaylı Safiye, Kemaneci Murat) halk arasında gereken saygıyı görmediğini bu şekilde anlamış oldum. Bu şekilde yaklaşık 1 saat yol aldıktan sonra mola vermeye karar verdik. Dinlenme tesisinde bulduğumuz langırt ve yumruk atma makinesi Tutku hariç hepimize muhteşem birer eğlence kaynağı oldu. Tutku’nun yanına kimi alırsa alsın Erdi’ye langırtta yenilip durması hem Erdi’ye hem de her seferinde Tutku’nun gazabına uğrayan takım arkadaşlarına korkulu anlar yaşattı.

  • Erdi-Recep 7-0 Tutku-Emel Tutku: Neyse bu ilk eldi Recep’i bana ver.
  • Erdi-Emel 5-2 Tutku-Recep Tutku: Recep napıyorsun anlamıyorum ki. Tuğçe sen gel.
  • Erdi-Emel 4-3 Tutku-Tuğçe Tutku: B.k gibi oynuyorsunuz tabii kaybederiz.

Bir miktar da Recep ile yumruk atma makinesinde enerjimizi attıktan sonra makinenin hileli olduğu kanaatine varıp arabaya doğru yola çıktık. Erdi bagajı açmaya çalıştıkça çalıştı, biz de açmasını bekledikçe bekledik, açamadıkça yüklendi, yüklendikçe sinirlendi, ancak hiçbir şekilde 1 dakika boyunca yanlış arabanın bagajını açmaya çalıştığını fark etmedi. Ufak bir kafa karışıklığının ardından yolculuğumuza Erdi ile eğlenerek devam ettik. Yol üstünde markete uğrayıp yanımıza atıştırmak için bir miktar erzak ve su aldıktan sonra Recep’in tabiri ile “gaymak gibi, tam pisiklet sürmelik” asfaltta mağaraya varana kadar bir süre daha yol aldık.

Çok canımız sıkılmış olacak ki, Recep ile “lokumlu sütlü çikolatalı cheetoslu triplex” yapıp ekibin geri kalan üyelerinin kınamaları ve öğürmeleri eşliğinde afiyetle mideye indirdik.

Köye vardığımızda saatlerimiz yaklaşık 12.00’ı gösteriyordu. Biraz yol alıp mağaranın yakınlarında olan köprüyü aramaya karar verdik. Bir miktar gittikten sonra Erdi’nin köprünün bu kadar uzakta olmadığını iddia etmesi üzerine köye dönüp sorma kararı aldık. Köprü o kadar uzaktaymış. Köprüyü bulup bu sefer mağaranın ağzını aramaya giriştik. Erdi önden gidip patikayı takip etti. Bir müddet sonra patikanın bu kadar uzun olmaması gerektiğini söyleyerek Recep’i de yanına alarak tekrar köylüden yardım almaya gitti. Patika o kadar uzunmuş.

Uzun bir yolculuğun ardından sonunda kendimizi Yenesu’nun serin havasına bırakabilmiştik. Önden Erdi ve Tutku, onları takiben Tuğçe ben ve Recep sırayla yola koyulduk. Yenesu, gerek Erdi’nin tünel benzetmelerine, gerek benim maden ocağı benzetmelerime alınmış olsa gerek, muhteşem oluşumlarını göz önüne sererek bizi büyüleme faslına girişti. Oluşumları inceleyerek serin sularda hagada hugada yol alan arkadaşlarımızın aksine Recep ile tırmanış için rota araya araya yol almayı tercih ettik. Eninde sonunda kendimizi Yenesu’nun serin sularına teslim etmemiz gerektiğini biliyorduk ancak birazcık eğlenceden kimseye zarar gelmezdi. 55 dakikalık yolculuğumuzun ardından mola verip yanımızda getirdiğimiz erzağımızı atıştırıp sularımızı içtikten sonra, Tutku’nun üşümeye başlaması ile geri dönme kararı aldık. Suya ve mağaranın havasına alıştığımızdan geldiğimizden çok daha hızlı bir şekilde çıkıp üstümüzü değiştirdik.

Arabaya geri dönerken Recep ile uzaklarda gördüğümüz bir kaya aklımızı çeldi ve doyamamış olacağız ki gidip tırmanmaya karar verdik. Uzaktan çok daha haşmetli görünen, fakat yanına geldiğimizde oldukça küçük olduğunu fark ettiğimiz kayada 3 ayrı rota bulup tırmandık. Hevesimizi aldıktan sonra tekrar yola koyulduk.

Akşam trafiğine yakalanmak yerine vaktimizi bir benzin istasyonunun çimlerine uzanıp biraz uyuyarak, biraz batak oynayarak geçirme kararı aldık. Bundan da sıkılınca Silivri’ye varıp karınlarımızı doyuralım dedik. Kokacaksak beraber kokalım diye düşünerek, herkese mutlaka soğan yemesini tembihleyip meşhur Edirne tava ciğerinden yemek üzere yollandık. Fakat çok güzel yedik. Bu muhteşem yemeğin üstüne çaylarımızı da afiyetle içtikten sonra madem geldik bir de sahilde turlayalım diyerek sahile doğru yol aldık. Her ne kadar 1 saat daha batak oynayabilmek için Erdi’nin aklını çelmeye çalışsak da çok geçe kalmak istemediğinden ötürü bu isteğimize ayak diredi.

Karnımız doymuş, keyfimiz yerinde, yol da açıkken İstanbul’a doğru tekrar yola çıktık. Herkes İstanbul’a kadar güzel bir uyku çekme planı yapıyor, Erdi ise birinin uyanık kalması gerektiğini söylüyordu. Yanlış hatırlamıyorsam uykum olmadığını ve Erdi’ye benim yoldaşlık edeceğimi söyledikten yaklaşık 10 dakika sonra uykuya daldım. Yarım saat sonra Erdi’nin “Lan yanlış şeritten mi gidiyorum, herkes üstüme üstüme geliyor!” naraları ile uyandım. Ne yanlış şeritten gidiyordu, ne de herkes üstüne üstüne geliyordu. Bu şekilde Erdi’nin hava karanlıkken ilk defa araba kullandığını öğrenmiş olduk. Aradan pek bir zaman geçmedi ki yine muhteşem kadromuz muhteşem bir diyaloğa imza attı.

  • Eski tadı yok yaa E-5’in… (Recep)
  • Ne o lan E-5’e mi çıkıyordun. (Tutku)
  • Puhahaha Recö (Emel)
  • Nihahahaha (Tuğçe)
  • Ne kadar var daha ya varmamıza? (Erdi)

Bu şekilde bir müddet daha yol alarak, güle oynaya, trafiğe takılmaksızın suratlarımızda hoş bir tebessümle gezimizi sonlandırmış olduk.

Ekipler:

22 Haziran Perşembe:

Erdi, Tutku, Tuğçe, Emel, Recep (13.00-14.30)

Emel Gökgöz