Buz, Çamur, Mescit

Cinlikuyu-Parsık, İzmit, 10-11 Aralık 2016

Geziye Katılanlar: Bensu Elmacı, Emre Can Güzel, Gökhan Bayraktar, Mehmet Özgün Demir, Serhat Uzun, Furkan Türker, Nermin Akın, Ekrem Zengin, Anıl Alyanak, Selen Özkelebek, Recep Can Altınbağ, Selen Argadal, Seyyidi Kerim Parlak, Batuhan Batur, Bengisu Doğru, Elif Yavuz, Funda Yılmaz, Asena Sayın, Ahmet Akdağ, Bahadır Öztürk, Ozan Küçükbağış

23.03.2023, Bağcılar meydan

Büyük hedefin gerçekleşeceği yılın baharı romantik bir ilişki yaşayan bir çift Bağcılar’ın meydanında volta atıyordu. Canları çekirdek çekti, tekelden çekirdek alıp oturdular hemen. Yağmur çiselemeye başladı, fönü bozulan Selin üzüldüğünü belli ettiğinde Hakan hemen bankın arkasından yağmur önleyici tenteyi üstlerine çekti ve dedi ki: Selin, her şey İTÜMAK’ın Cinlikuyu’ya gitmesiyle başladı. Şaşkınlıktan son çitlediği çekirdeğin kabuğu dudağına yapışık kalan Selin “Nası..” diye soracaktı ki Hakan işaret parmağını Selin’in dudağına götürerek “Şşş, şşş, şşş, geçti.” dedi ve anlatmaya başladı:

09/12/16, Maslak, 21.00 suları

Muhtemelen çoğu gezide olduğu gibi alışverişler yapılmış, paketlenmiş, malzemeler istiflenmiş otobüse taşınılmayı bekliyordu. Telefonlar şarjlara takılmıştı. Organizasyonun güzelliğiyle ben Anadolu Yakası’ndan 10 tane somun ekmek getirmiştim. Kamp güzel geçeceğe benziyordu.

Son acıkanlar, küçük abdestleri tarafından ikileme düşürülenler işlerini halletti ve 22.10’da yola çıktık.

Şarkı söylenmedi ve kimse o kadar da gülmedi başlarda, sonradan da çok gülmedi. Shift planı yapıldı arka tarafta Özgün, Serhat, Nermin, Emre öncülüğünde.

Kerim bir şeyler anlatıyordu her zamanki gibi, sonra nasıl olduysa birden Nermin’in ödevini yapmaya başladık. Kent mobilyası için beyin fırtınası döndürdükten sonra Gökhan’ın “sevgililer ıslanmasın tentesi”, Özgün’ün “koşucular cüzdan bıraksın kutusu” ve Ekrem’in ” fotoğraflar altıgen döner” projeleri finale kaldı ve sanırım bu projeler finale kaldığıyla otobüste kaldı. Baş İskele’ye vardığımızda “Kamp soğuk olacak.” ikazlarının ne kadar haklı olduğunu gördük çünkü kar vardı.

Mescit’e vardık ve eşyaları çamura-kara bat-çık metoduyla kamp alanına ulaştırdık. Bir yerlere bir şekillerde çadırlar kuruldu. Herkes yattıktan sonra daima salatanın dibinde kalan 2-3 domates parçası gibi sona 2-3 kişi kaldık, soğukta sigaralarımızı yaktık, aşırı uzakta olan şehir ışıklarının yanıp sönmelerine dalarak ciğer zehirledik. Kulübün eski bir deyişi olan “E hayt” sözüyle çadırlara kaçtık.

Girmedik, kaçtık.

04.00 suları:

  • Hey you! (Biz.)
  • Out there in the cold, (Burda zaten direk biz.)
  • Getting lonely, getting cold, (İkincisi özellikle bariz biz.)
  • Can you hear me? (EVET çok net duyuyoruz seni Roger Abi, nasıl duymayalım?

“İTÜMAK Samsa bir sabah dondurucu bir geceden uyandığında kendisini tulumunda dev bir buza dönüşmüş olarak buldu.” -Franz Elmacı 08.20’de döşeme için öncü kuvvetlerimiz Özgün ile Emre mağaraya giriş yaptılar ve 10.40’ta çıktılar. O esnada ateş çalışmaları başlamıştı, kar kuzey tepesinden ağırlığını koyuyor fakat üyelerimiz direniyordu. Bu direniş esnasında ateşin eğimli zemine yakılmaması detayı atlanmıştı ya da aslında atlanmamıştı ama atlanılmış gibi yapılmıştı.

Şarkı söylenmedi.

Serhat bir anda kampa katılan köpeğe ensesindeki yıldız şekilli kıl bölümü yüzünden “Star” ismini koyduktan yaklaşık 3 dakika sonra bir başkası “Bingo” diye seslendi ve Serhat küsüp Özgün, Furkan, Kerim ve Elif ile beraber ilk shift olarak 11.15’te mağaraya girdi. Bingo Star köpekçiğin sahiplenilesi gelmiş olacak ki herkesle samimi bir ilişki içerisine girdi. Ozan’ı baş sahip olarak görüp yanından ayrılmamakla birlikte onunla türlü türlü “yakala oğlum”, “koş oğlum”culu oyunlar oynadı, “Otur oğlum!”culu eğitimlere katıldı. Aramızdan “Evcilleşemedi.” belgesi ile ayrılarak aldığı belgenin hakkını verdi.

Eğimli zemindeki ateş karları erittikçe çamurla sıvanmaya başladı etraf; “Vırçk!”, “Vurçk!”, “Borçk!” ve “Curçk!” seslerinden başka ses çıkmadı. Hepimizin ayakkabıları aynı renk oldu; artık herkes eşit, herkes farklı değil; herkes eşit, herkes aynıydı.

Son nefesini veriyormuş gibi bed bed öten kazların tarafına doğru kamp alanının altındaki Ayrık Tarla’ya geçti bir grubumuz güneşi az da olsa görmek, biraz olsun iç ısıtmak yahut foton soğurmak için; ağaçlara çıkıldı, dallara dolanıldı, dallar yamuldu, dallar tekrar eski halini aldı fakat şarkı yine söylenmedi.

Sevgili ASPEGliler’le karşılaştık.

Bu arada sesi de en az kendisi kadar harikulade tatlı ve güzel MAD’lı İlayda dostumuz Tulga’dan selam getirmişti; onu dolaptan çıkaralım, bozulmasın.

İlk shift 13.20 ve sonrasındaki dakikalarda çıkmaya başladı. 2. shift Serhat, Emre, Bensu, Bengisu, Batuhan beşlisi olarak 13.50’de ipteki yerini aldı. Birtakım amcalar geldi ve “Oraya inilmez yav!” dediler, “E indiler.” diye cevap verdik, gayet ılımlı bir şekilde “Tamam.” diyip uzaklaştılar.

Hepsi ve daha fazlasının saat 7’de Kanal D’de yayınlanmayacağı mini röportaj köşemizde bu hafta Kerim ve Nermin vardı.

  • Mağarada ne vardı Kerim?
  • İlk balkon soldaydı ve ölü kirpi vardı, ölü hamam böceği de vardı. Kirpi düşmüş olabilir, hatta kirpi hamam böceğinin üstüne düşmüş olabilir. Salyangoz kabuğu ve 6-7 örümcek de vardı.
  • 6-7 tane olduğunu nasıl anladın?
  • Ağın sallanmasından. Neyse, sarı travertenimsi ve beyaz oluşumlar vardı.
  • “Allah Allah!” dedim. Üst balkon sıcak, alt balkon soğuktu. En alta inmedik, muhtemelen çöp vardı. Aslında kullanmamamız gereken organlarımı kullandım. Y-Blade’i ağzımla geçtim.
  • Gece ne kadar soğuktu Nermin?
  • Çok soğuktu. Yer değiştirdik, uyuyamadık. Sonra yer değiştirdik, uyuyamadık. Artık en sonunda yer değiştirdik ve yine uyuyamadık. En son ne oldu? Bir şey oldu. Yine uyuyamadık.

Şarkılar söylenilmemeye devam ediyordu.

Gökhan’ın BİM poşetine ilgisi şu an İTÜMAK’ın gelirlerinin %42’sini sağlayan akıllıca bir yatırımın katalizörü oldu. Nasıl oldu? Şöyle oldu:

Nermin’in kent mobilyası beyin fırtınalı yarışmasında fikrini ısrarlarına rağmen tam da kabul ettiremeyen Gökhan’ın önceki günden kalan sıkıntısı içine dert olup onu BİM poşeti giymeye ikna etti ve karda kaydı. Bir çadıra girerek duran Gökhan arkasına döndü ve “İşte bu!” bakışı attı. Sonra tüm kamp Ayrık Tarla’ya rota arayışlarına girdi. Özgün ve Ozan öncülüğünde oluşturulan rotalarda bir arkadaşımız böbreğini kesti, bir diğeri dalağını patlattı, bir diğeri ise vadiciğin ortasındaki küvete kadar kaydı. Sonra pistler oluşmaya başladı derken, gişe falan, snowboardlar skipassler… Para girdi işin içine. Şu an 8 personel ve 2 pistle Parsık-Cinlikuyu arası İTÜMAK SKI OR DIE Merkezi işletme haline geldi. Her yıl toplam 5 yerli, 2 yabancı turisti ağırlayan merkez doların yükselmesiyle uzaktan yakından ilgilenmedi.

2. shift maalesef bu tarihi eğlenceyi kaçırmıştı. Mağaradan 16.00’da çıktılar ve Bensu herhalde dünden beri aklında olan kardanadam inşa etme projesini hayata geçirmeye başladı, bir kimse de çıkıp yardım etmedi. Ne imiş? Elleri üşüyormuş. Çok kızdırıcı bir bahane ama Bensu kızmadı, üzüldü ve motive bir şekilde devam etti. Bu azmi, elleriyle yapacağı kardan da olsa adamın yapyakışıklı olma ihtimaliydi diye düşündük. Sonunda kardanadam yamularak devrildi. Ne oldu? Bensu yine üzüldü. Bensu bu işten hiç karlı çıkamadı.

Sıra geldi 3. shifte. Saat 5’te Nermin, Emre, Gökhan, Recep, İlayda mutlu bir şekilde mağara ağzına gitmeye başladılar. Emre’nin dışarıda neredeyse hiç vakit harcamadan sürekli shift yapması “Mağaranın bir köşesinde Alfred Pennyworth olma ihtimali yüzde kaç?” diye çok kısa bir süreliğine düşündürttü.

Gün boyu çeşitli sebeplerle Mescit’e gidildi. En ilginci Bengisu’nunkiydi: Köye ezan okunsun diye takılan megafonun kablosunu çekip kendi şarjını takmak. İçindeki çılgın İslamofobik, bir kampta ortaya bu şekilde çıkmış.

Şarkı söylenmiyordu.

Serhat’ın askerden dönerken yanlışlıkla cebine düşen asker montu hakkında konuşurken elindeki 1 somun ekmek onu Amerikalı bir evsize dönüştürdü.

Son shift en son 21.00’de çıktı ve akşam yemekleri yendi. Selen’in doğum günü iki pastayla kutlandı. Kamp ateşinin etrafı, çamurdan artık iyice çikolatalı pasta kreması gibi oldu.

Gezinin başından beri söylenmeyip içimizde biriken şarkılar ismini henüz koyamadığımız ve şöyle oynanan bir oyunla ortaya döküldü.

Işığından ne hayır gördüm ki etmesin üstüme gölge gölgee içinde bu karanlık sokaklar yalnız yalnızlık paylaşılmaaaaz inceden hatırlarım o eski dostlukları şimdi herkes aynı hayatta kendini bir şey sanma ne kadar çok bilirsen o kadar bela başaaaım dönüyoor kanım kaynıyor teslim oldum sana bile bile kapıldım yine gözündeki kemer olayımmıaah saçındaki toka olayım nefesin olup için için inlesem hep ağlasam ne olur …

Oyunun kuralları böyle bir şeydi ve Bensu adaletin terazisi gibi bir hakem oldu. Kardanadam faciası travmasını atlatmak için daha fazla oyun oynamak isteyen Bensu “sevişmek” adlı oyunda Ozan ve Serhat’ın seçtiği “küfelik olmak” fiiliyle oyuna doydu.

Yavaştan çadırlarına kaçtı herkes yine ve sona kaşar-tereyağı-mantar partisi için bekleyen akbaba kalabalık kaldı. Kaşarlar eridi fakat tabaklara servis edilene kadar uzayan kaşarlar çubuk haline geldi, kaşar eriyiklerinin çubuklaşması yüzünden çıldıran kalabalık çamur üstünde mantar dansı yaptılar.

Uyuduk.

“Science is organized knowledge. Wisdom is organized life.” –Kant

Bunun tekrar karın üstüne kurulu çadırlarda uyumamızla ve rahat bir uyku uyuyamamızla bir ilgisi yok.

Acilen kahvaltılar yapıldı ve dünden eksik kalan AT shifti(Özgün, Emre, Ekrem, Anıl ve ben) girdi sonunda mağaraya. Gerçekten de Göztepe metro istasyonunun ham kalmış duvarları gibiydi mağara.

Parsık’a da Serhat, Nermin, Funda, Asena, Ahmet, Bahadır girip çıktıktan sonra ivedilikle toplanıp otobüse yerleştik.

Mescit lavabosunun manzarası hoş, tabelası anlamsızdı.

Lahmacun, pide molası verip aynı şarkı oyunuyla Maslak’a döndük.

Hakan hikayesini bitirdi ve Selin’in dudağındaki çekirdek hala orada duruyordu.

Ekipler:

10 Aralık Cumartesi:

  • Döşeme: Emre, Özgün (08.20-10.40)
  • Özgün, Serhat, Furkan, Kerim, Elif (11.15-13.30)
  • Serhat, Emre, Bensu, Bengisu, Batur (13.50-16.15)
  • Nermin, Emre, Gökhan, Recep, İlayda (17.00-21.00)

11 Aralık Pazar:

  • Özgün, Emre, Ekrem, Anıl, Selen, Selen (11.30-13.20)
  • [Parsık]: Serhat, Nermin, Funda, Asena, Ahmet, Bahadır (12:00-13:30)
  • Toplama: Özgün, Emre, Gökhan, Furkan (13.20-15.45)

Elif Selen Argadal