Çadırdaki Teyze

Cinlikuyu Mağarası | İzmit Başiskele | 13 Aralık 2014

Yılın ilk dikey mağara gezisi için bu hafta Kocaeli’nin Aksığın Köyü’ndeki Cinlikuyu Mağarası’na gittik. Cinlikuyu Mağarası zaman zaman daralan zaman zaman genişleyen uzanışlarıyla dik ve diğer mağaralara nazaran küçük bir mağaraydı. Mevsimin verdiği yağış ve suyun artışı mağarayı etkilemişti. Mağarayı döşeme sırasında, döşeyenleri ıslatmasının yanı sıra, mağara inişinde ve balkonda beklerken yağan yağmur, kuru kalmanızı engelliyordu. Ayrıca bunun yarattığı ıslaklık mağaradaki çamuru arttırıyordu. Dikey iniş çıkışlarda zaman zaman aşağıya düşen çamurlar çok bir sorun yaratmasa da zemini kaygan hale getiriyordu. Mağaranın dışında çiseleyen yağmur mağaranın ikinci uzun inişinde bir sağnağa dönüşmüştü. Bu koşullarda iki ayrı uzun inişle yaklaşık 40 metre derinliğindeki yankola kadar inildi.

12 Aralık 2014 akşam saatlerinde Asu ve Uğur’un yaptığı gezi alışverişi, sonrasında Mehmet ile beraber yaptıkları paketleme ardından Merve ve Erdi Şencan ‘ın teknik malzemeleri hazırlamasıyla gezi hazırlıkları tamamlandı.

13 Aralık 2014 sabah 7’de kulüp odası önünde toplanıp eşyaları otobüse yerleştirdikten sonra 17 kişi olarak yola koyulduk. Çok kalabalık olmadığımız için yolda kahvaltı yapıp yolumuza öyle devam ettik. Aksığın Köyü’ne yaklaşınca ekmeklerimiz ile meyve ve sebzelerimizi de alarak kamp alanına geçtik. O sırada kampta odun ateşinin vereceği eşsiz lezzetle sucuk pişirip yemek isteyenler ise sucuklarını aldılar. Doğum günü kızı Havva ise kendine mum alarak akşama yapılacak olan pastasının en önemli ayrıntısını tamamladı. Kamp alanına varış saatimiz 11’i buldu ancak öncelikle orada kamp kurabilmek için Ozan, Onat ve Hakan’ın orada yaşayanlarla konuşmaya gidip kalacağımızı bildirmeleri gerekti. Sonrasında kamp alanına geçtik ve kampı kurmamız, çadırları ayarlamamızla saat 12’yi gösterdi.

Yerler ıslak ve bazı yerler balçıktı, bu nedenle çadırları kuracağımız yeri seçmek ve yerleşmek için biraz zaman geçirdik. Ateş yakıp mağarayı döşemeye gidecekler için yemek hazırlamak istedik ancak ateşi yakmak için seçtiğimiz yer, havadaki sis, nemlilik ve odunların ıslaklığı da eklenince ateş bir türlü yanamadı.

Öğle saat 1’de Ozan ve Uğur mağarayı döşemeye gittiler. Mağara girişini görmek için Havva, Merve ve ben de onlara katıldık. Döşeme ve kurulan hatlar hakkında bilgi aldıktan sonra son olarak Cinlikuyu efsanesini ve neden Cinlikuyu denildiğini dinleyip kamp alanına geri döndük.

Kampa döndüğümüzde ateşin yanmış ve suyun kaynamış olacağını düşünmüştük. Oysa, ateş hala altındaki közleri ve ıslak odunları kurutarak yanmaya çalışıyordu, oldukça zayıftı. Bir saat aradan sonra, Volkan’ın Adanalı olmasının kurduğu muhabbetle başlayan ve Volkan’ın köylülerle uzun sohbetleri sonrasında, köyden gelen, uydu ile taşınmış yanmış közler ve sonradan kullanmak üzere saklayacağımız kuru odunlar yardımıyla büyümeye başlayan ateş gittikçe daha iyi oldu. Bizler de hemen suyu kaynatıp makarna yapmaya başladık, o sırada Ali amcanın yemek konusunda Havva ile laf yarıştırması kimi zaman güldürürken kimi zaman gergin anlat yarattı. Sonucunda Havva ve geriye kalanlarımızın yardımıyla ortaya çıkan lezzetli sosisli soslu makarna, ilk girecek shifti ve bizleri doyurdu.

shift için giriş saati 15:00 olarak belirlenmişti. Uğur’un bu sırada döşeme için mağaraya gitmiş olması ve bu makarnayı yiyememesi, döndüğünde onu hayal kırıklığına uğratacaktı. Mağara girişinden heeyoo sesini duyduktan sonra ilk shift mağaraya doğru yola çıktı. Giriş saatlerini 16:00 çıkışlarını 18:00 olarak belirlediler. O arada kalanların bir kısmı bulaşık yıkadı, bir kısmı hava kararmadan odun toplamaya gitti, sohbet edip bir şeyler yemeydi derken saat 18’de ilk shiftin heeyoo demeleriyle hazır bekleyen ikinci shift 18:30’da mağaraya indi. Benimde içinde bulunduğum bu shift için ilk balkonda saat 19:15, bitiş noktasında saat 20:00 idi. Aşağıda biraz sohbet muhabbet ve yiyeceklerimizi yememiz sonrasında çıkışa geçildi ve 21:05’te mağaradan 5 kişilik shiftimiz çıkmıştı.

Kamp alanına vardığımızda ateş son derece güzel yanıyordu. Bir ara yağan yağmurun artmasından korkularak gerilmiş branda, tüm gece bizi bir çatı altında topladı ve çiseleyen yağmurdan korudu. İkinci shift olan bizler malzemeleri çıkartıp hazırlanıp sohbete katıldığımız sırada günün son shifti 22:00’da çıkış saatlerini 1:00 olarak verip mağaraya gittiler.

Saat 23:00 civarı kampa yarın sabahki shifti oluşturacak Sencer, Emre, Ecem ve Emre Can geldiler, onlarda geldikten sonra 21 kişilik ekibimiz tamamlanmış oldu. O sırada Uğur, ben ve Sencer’in ve zaman zaman diğerlerinin de güzel yardımlarıyla Havva’nın doğum günü pastasını hazırlamaya koyulduk.

Son shiftin 00:30-1:00 arası çıkmasının ardından, hazırladığımız pastayla Havva’nın doğum gününü kutladık. Bu kutlama ardından yavaş yavaş herkes çadırlarına çekildi. Kalanlar ise sucuk partisine ve korkunç hikayelerin anlatımına başladı. Konuşulan başlıklardan birkaçı; köyde sadece Ahmet abinin yaşaması, uyku tulumunda arkası dönük Erdi’nin sırrı, yine uyku tulumundaki odunlar, uyku tulumundaki odunların dönüşü teyzenin evladım odunları ne yaptınız demesi, bayır aşağı yuvalanan odunlar olarak sıralandı. Tabiki bu senenin trendlerinden Dyatlov geçidi hikayesinden de özet olarak bahsedildi. Saatin 3:30-4:00’ı gösterdiği sıralarda son kalanlar da toplu olarak uyumaya çekildi ve böylece günü noktalamış olduk.

Sabah güneşli ve akşama nazaran daha ılık bir hava vardı. Yerler ise kötüydü, bir önceki gün sürekli yürüdüğümüz kısımlar hep balçık içindeydi. Sabah ateşi yine ilk geldiğimizdeki gibi yanmak bilmedi. Bu nedenle kahvaltıyı hazırlayıp son shifti mağaraya göndermemiz biraz gecikti. 11:00-12:00 arasında kahvaltımızı güzelce yaptıktan sonra son shift hazırlandı, girişlerini 13:30 olarak belirledik. Mağaradan çıkışları ve kampa gelişleri 15:15’ti.

Bizler ise bu arada bulaşık yıkayıp, malzeme ve yemek çadırını topladık. Ardından, herkes bireysel çadırını toplamaya başladığı sırada son shift yavaş yavaş gelmeye başladı. Son shiftle beraber mağaranın döşemesinin de toplanmasıyla kampımızın mağara kısmı tamamlanmış oldu. Malzemeleri toparlayıp otobüse yerleştirdik. Toplu bir fotografın ardından köyden ayrılış saatimiz 16:30’du.

İstanbul’a dönüş yolunda İzmit’te durup karnımızı doyurup yorgun ama mutlu şekilde İstanbul’a döndük. Varış saatimiz 20:00 civarıydı. Saatin erken olduğunu görüp bir kısmımız gezi temizliğini pazartesi günü olarak başlattıktan sonra gezimizi bitirdik.

Yazan: Ebru Tütüncüler
Düzenleyen: Uğur Özkan