Mağaralar içerdiği zorlu ortam koşulları ile birlikte düşünüldüğünde ilk olarak içerisinde bir canlılık olamayacağı düşünülebilir. İçeriye gün ışığı girmemesi ve besin azlığı ilk göze çarpan zorluklardandır. Ancak mağara ortamına adapte olmayı başaran ya da mağara ortamını yaşamlarının bir bölümünde kullanan canlılara rastlamak mümkündür. Bu canlıları trogloksenler, troglofiller ve troglobitler olarak ayırabiliriz. Trogloksenler yaşamlarının bir bölümünü mağarada geçirenler, troglofiller yaşamlarını mağaranın içinde veya dışında geçirebilenler ve troglobitler ise yaşamlarının tamamını mağarada geçiren canlılardır. Trogloksen canlılara yarasa, ayı ve bazı kuş ve fare türleri örnek verilebilir. Örneği yarasalar gündüzleri mağara içerisinde yaşamaktadır ve geceleri beslenmek için mağara dışına çıkarlar. Ayılar ise barınmak için mağaraları kullanabilirler. Troglofil canlılara ise örümcek, böcek veya amfibiler örnek verilebilir. Bu canlılar mağara içerisinde de yaşamlarını sürdürebilmektedir ancak mağara dışında da yaşayabilme yetenekleri vardır. Zamanla evrimleşerek troglobit canlılara dönüşebilirler. Troglobitler ise renk pigmentlerini kaybetmiş tamamen mağara ortamına adapte olmuş canlılardır. Şeffaf veya beyaz renkli olurlar. Mağaraların korunması bu canlılar için hayati önem taşımaktadır. Ayrıca daha küçük boyutlarda da birçok canlı mağara ortamında yaşayabilmektedir. Birçok bakteri ve arkea türü de mağaralarda tespit edilmiştir. Mağaraların çok daha derin ve girişlerinden uzak yerlerinde organik madde de çok az bulunmaktadır. Bu koşullar büyük organizmaların yaşayabilmesi için imkansızdır ancak bakteri ve arkealar enerji üretip yaşayabilmek için farklı maddeleri kullanabilmektedirler. Mağara ortamına göre evrimleşerek yaşamlarına devam edebilirler. Bu bağlamda mağaraları bir bütün olarak ele alıp içerideki ekosisteme zarar vermemek mağaralarda yaşayan canlılar için çok önemlidir diyebiliriz.
Mağaralarda rastladığımız canlılardan bazılarının fotoğraflarını aşağıda görebilirsiniz:
Aşağıda Taşbatan 1 mağarasında yaşayan bir Nalburunlu yarasa bulunmaktadır. Türkiye’de genel olarak görülen bir türdür. Ufak sinekler ve küçük güvelerle beslenmektedirler. Yarasa türleri arasında diğerlerine göre daha küçük boyutlardadır. Küçük Boy Nalburunlu yarasaların boyu 7 cm, Orta Boy yarasaların boyu 9 cm, Büyük Boy Nalburunlu yarasalar ise 11 cm civarındadır. Korunması gereken bir türdür.
Aşağıda Taşbatan 1 mağarasında yaşayan bir salyangoz bulunmaktadır. Vücutlarını koruyan bir kabuğa sahiptirler. Uzuvları olmadığı için vücut salgılarıyla hareket etmektedirler. Girişe yakın bölümlerde rastlanan bir türdür
Aşağıda Taşbatan 1 mağarasında yaşayan bir örümcek bulunmaktadır. Diğer omurgasızlar ile beslenirler ve mağaraların girişe yakın kısımlarında rastlanabilirler. Ağ örerek veya pusu kurarak beslenmektedirler.
Bir başka mağara canlısı ise yılın yaklaşık 1/3’ünü mağarada geçiren mağaracılardır. Mağara girişinde görülen bir mağaracıyı aşağıda görebilirsiniz. Genelde vücutları tulum ile kaplıdır. Bu sayede sürtünmeden ve sudan korunabilirler. Mağaraya tam olarak adapte olmadıkları için kafalarında ışık kaynakları taşımaktadırlar. Ayrıca kafalarını koruyacak şekilde kask kullanırlar. Bazı türleri tavşan bakışlıdır
Fotoğraflar: Bülent Efe Temür
Yazan: Recep Can Altınbağ
Kaynak: Yarasalar & Mağara Ekosistemleri